1.6❄

110 95 1
                                    

Keyif dolu kahkahalar sarmıştı bu göz yorucu altın sarısı ortamı. Dayanılmaz bir parlaklık hakimdi ortama, hatta öyle ki ortamda bulunanların kendileri bile gözlerini kısarak bakıyorlardı bir birlerine. Yine de biraz zaman geçtiğinde alışıyordu gözleri bu ortamın parıltısına. Beyaz sandalyeler masanın etrafında yuvarlak şeklinde dizilmişti ve her birinde de birisi oturuyor, meyvelerle ve şaraplarla donatılmış masada keyif dolu sohbetler ediyorlardı.

Ne konuştuklarını tam olarak anlamak mümkün değildi, ancak söylemek gerekirse ağızlarından çıkan cümlelerin çoğu sarhoşluğun etkisinden dolayı bir saçmalık olarak algılanıyordu ayık kafayla olanları seyreden birisi için. Bu yuvarlak masanın etrafındakiler dışında bir de ilerde, yüksek bir yerde tek başına oturan adamın bezgin tavrı dikkat çekti.

Pamuksu gözüken uzun, beyaz saça ve sakala sahipti. Kafasına geçirdiği altından tacı yaprak desenliydi ve fazlasıyla göz kamaştırıcı taşlarla süslenmişti. Dirseğini oturduğu tahtının kolluk kısmına yerleştirmişti ve sağ elinde tuttuğu kırmızı şaraba bakıyordu. İçinde kırmızı şarap olan bardağı elinde daire şeklinde hafifçe çevirerek daha bir dikkatle inceliyordu. Sanki yapacak başka bir işi yokmuş gibiydi. Kısa süreliğine gözlerini şaraptan ayırıp tam önünde yuvarlak masa etrafında toplanmış sarhoşlara bakarak derin bir iç çekti. Yüzünde alaycı bir gülümsemenin izleri belirdi. Başını iki yana sallayıp elinde tuttuğu şaraptan bir yudum aldı.

Bir anda eğlendiğini belli eden bir çığlık yükseldi göğe ve sonra da şiddetle bütün ortama yayıldı. Bu ses, ses tanrısı olan Sonus'a aitti. Ortamda güçlü bir etki yaratan çığlığı da bunun kanıtıydı.

“Ben bir barış taraftarı olarak bütün bu olanlara karışmama niyetindeyim. Hiç olayı kendi tarafımıza sıçratmayalım. “ diye konuştu masadakilere birer birer bakarak. Sarhoşluktan dolayı beyaz teni kızarmıştı ve gözleri de baygın bakıyordu.

“Bu saçma. “ diye söze girdi savaş tanrıçası Gloria. “Eğer kendi köşemize çekilip olup biteni izlersek ve hiçbir şey yapmazsak elbet bize de zarar verir bu savaş. O yüzden biz de katılmalıyız ve o iblislere hadlerini bildirecek bir güç gösterisi sergilemeliyiz. “ yumruğunu sıktığı elini masanın üzerine koyarak kararından ne denli emin olduğunu belli etmeye çalışıyordu, bunu aynı zamanda sert bakışlarıyla da destekliyordu.

“Sen aklını savaşla bozmuşsun! “ diye atıldı ses tanrısı Sonus. Sonra topluluğa döndü. “Siz de benimle aynı fikirde değil misiniz? “

Sonus, öyle komik bir tonda sormuştu ki, sorusunu masadakiler gülemeden edememişlerdi. Kimisi başını sallayarak Sonus'a hak verse de kimisi de konuşarak desteklemişti onu.

“Boşuna karışmayalım. Bu onların meselesi. “ demişti birisi.

“Ne zaman karışmamız gerekse biz olaya müdahale ederiz zaten. “ demişti bir diğeri.

Bir anda biri hapşırarak masada başlamak üzere olan kavgayı böldü. Art arda en az 5 kez hapşırdıktan sonra bütün dikkatler ona yönelmişti. Kimisi tuhaf şakalar yaparak güldüğünde savaşa katılma taraftarı olmayanlar konunun değişmesiyle rahatlamıştı ve şakalara eşlik ederek tekrardan o kahkaha dolu ortama geri dönmüşlerdi. Yine de savaş tanrıçası gibi düşünen birkaç tanrı ve tanrıça masada somurtarak oturup tepkilerini göstermeye çalışıyorlardı. Bütün bu olanları dıştan izleyen adamsa onların bu anlaşmazlıklarıyla sadece eğleniyordu. Tuhaf bir şekilde çocuklarının arasında zıtlıklar ona zevk veriyordu. Yine de bu alemdeki rahatlıkları bozulmamalıydı ve ona göre de önlem almak istiyordu. Ancak iblis kralın neler yapmış olduğunu tam olarak kestiremiyorlardı. Eğer kendinden emin olmasaydı böyle büyük bir oyuna kalkışmazdı.

Şimdi büyük resme bakmaya çalışıyordu. İnsanlar aleminde faniler arasında birkaç açgözlü soylu savaş başlatıp dünyayı ele geçirmeyi istiyordu. Ancak iblisler kralının planına yardımcı olduklarının farkında değillerdi. Çünkü iblis kral da faniler alemini ele geçirerek gücüne güç katıp sonrasında da tanrılar alemini istiyordu. Tıpkı faniler aleminin iblisin planından haberi olmadığı gibi, iblis kral da tanrılar aleminde tahtta oturan kişinin her şeyden haberdar olduğunun farkında değildi ve bu döngü de sonsuza kadar böyle ilerleyip giderken, belki de bir başka alem daha vardı ve onlarsa bütün alemlerin sırlarını biliyorlar ve kendi isteklerine göre yönlendiriyorlardı.

“Sana beni dikkatle izle demiştim!” İstemsizce yükselen sesime hakim olamayarak ona bağırdığımda ürkerek geriye çekildi. Sağ eliyle kapattığı kanayan parmağından yere akan kan damlalarını gördükçe içimdeki zapt edilemez endişe daha da büyüyordu. Sakinleşmeye çalışıp ona yaklaştım.

“Bırak yarana bakayım. “ Dedim ses tonumun alçalmasına özen göstererek. Kısa süreliğine yüzüme baktı, sonra sağ elini yavaşça kanayan parmağının üzerinden çekti.

“Biraz daha dikkatli ol demiştim sana. “ Endişeyle ve alçak sesli bir mırıltıyla konuşmuştum. “Ok atabilmene yardımcı olabilmek için yardımcı bile olmuşken, nasıl bir anda böyle bir hataya düşersin?”

Omuz silkti. Okun yayını gererken sadece pozisyonun nasıl olması gerektiğini, parmaklarını nereye, nasıl yerleştirmesi gerektiğini açıklamak için yakınlaşmıştım ona. Ama her nasıl olduysa bir anda ok elinden kaymıştı ve saniyeler içinde anlamadığım bir şekilde parmağı kanamaya başlamıştı.

“Üzgünüm.” Diye homurdandım. Sırf cevap veremiyor diye ona istediğim gibi bağırıp çağıramam. “Böyle olacağını tahmin etmemiştim. “

Cebimden çıkardığım temiz olduğuna emin olduğum mendili kanayan parmağına bastırdım. Acıyla yüzünü buruşturduğunda “Çok acıyor mu? “diye sordum. Gözlerini kanayan parmağından çekip bana baktı ve başını hayır anlamında iki yana salladı. Sonra göz devirdi ve aynı zamanda başını hızlıca evet anlamında bir aşağı bir yukarıya salladı. Sanırım bu halde bile benimle dalga geçiyordu.

“Tamam.” Deyip bir süreliğine duraksadım. “Öyleyse hadi hekime gidelim. Burada böylece durmak senin yaranı iyileştirmez. “

Kurduğum cümlenin sonunda aniden gözümün önünde bir anım canlandığında şaşkınlıktan ağzım aralandı. Geçenlerde aniden ateşi çıkmış ve hemen ardından fazla zaman geçmeden iyileşmişti. Düşüncelerimden sıyrılıp

“Bir dakikalığına izin verir misin? “ diye sorduğum sırada onun çoktan mendili parmağından çıkardığını fark ettim. Etrafında kurumuş kan vardı ama az önceki yara tamamen kapanmıştı. Üstelik bu durum onu hiç şaşırtmamış gibi yere eğilerek karla parmağındaki kurumuş kanı çıkarmaya çalıştı. Gerçi onun açısından şaşırılacak bir şey yoktu. Çünkü hekimin bahsetmiş olduğu o inanılmaz iyileşme enerjisiyle doğmuş olduğu için muhtemelen hep bu şekilde yaşamıştı.

Yine de ondaki bu tuhaflıklar dük tarafından fark edilmemeliydi. Eğer öğrenirse Rosé’u daha sıkı gözetime alır ve böylece onu buradan kaçırma planım da suya düşer. Yere çöktüm ve onun omuzlarından tutarak bana bakmasını sağladım.

“Sendeki bu tuhaflıkları dükün görmesinden kaçın. “ diye fısıldadım. Anlamamış gibi yüzüme baktı.

“Demek istediğim bu kadar hızlı iyileşmen hiç normal değil ve birileri tarafından bilinirse başına iş açar. “

Yine az önceki ifadeyle bakmayı sürdürdüğünde pes edercesine seslice nefes verdim.

“Sen sadece bundan sonra yanımdan ayrılma ve garip davranma. Gerisini ben halledeceğim. “

Başıyla dediklerimi onayladı. Bir anda ayağa kalktım. Yere çökmüş olduğu için ayağa kalkan bana başını kaldırarak baktı.

“Ok atmayı öğrenme isteğin başarısızlıkla sonuçlandı. Hadi başka bir alana yönelelim. “ diyerek elimi ona doğru uzattığımda elimden tutunarak ayağa kalktı.

“Ellerin çok soğuk! “ Karla oynadığı için kıpkırmızıydı parmakları ve çok üşümüştü. Yine de o bunu hissetmiyormuş gibi boş boş yüzüme baktığında dediklerimin anlamını da bilmeyeceğini düşündüm. Onun parmaklarını ellerimin arasında ısıtmaya çalıştığımda da muhtemelen bunu ne için yaptığımı anlamıyordu. Ama bu benim için sorun değildi. Soğuğu hissetsin ya da hissetmesin onun parmaklarının bu kadar soğuk olması içimde tuhaf bir duyguyu tetikleyerek beni bu harekete zorlamıştı. Nedeni bilmiyorum ama, bir anda hızlıca ellerini ellerimin arasından çekip ileri doğru ağır adımlarla ilerledi. Çok kar yağmış olduğu için yürüdükçe ayakları karda batıyordu ve bu yüzden de yavaş yürümesi normaldi. Onun aksine bu durumlara alışık olduğum için koşarak onun önüne geçtim.

Ayak bastığım her yerde ona yol açtığımı fark etmemse onun ne durumda olduğunu görmek için geri döndüğümde olmuştu. Adımımı attığım yerlerden ilerleyerek zamandan tasarruf etmişti.

Mavi denizin efsanesi ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin