0.7❄

150 104 30
                                    

Ayak seslerini duydum ve anında ayak sesinin sahibinin profilini çıkardığımda seslerin düke ait olduğunu öğrendim. Telaşla yutkundum, bizi görmemesi gerekiyordu. Rosé’a baktım, bana neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birden tuhaf davranmamın sebebini nereden anlayacaktı ki? Onda bu tarz insani duyular yoktu. Bir anda ayağa kalkarak Rosé’un elini kavradım. Koşarak duvarın arkasına saklandık. Bir yandan da elimle sus işareti yaptım Rosé’a. Dük benim burada olduğumu anlamıştı zaten, ancak Rosé şanslıydı. Ayak seslerinden profili çıkarılamazdı ve hatta bu kadar uzaktan ayak seslerinin duyulması bile imkansızdı. Dük benim burada yalnız olduğumu düşünüyordur muhtemelen, tabii eğer pencereden bizi görmemişse...

“Lordum.”
Sesi duyunca irkilerek çevreme bakındım. Hemen yanımda vizyon cadısı Helena’yı görmemle ufak bir şaşkınlık yaşasam da hemen atlattım. Önümde eğilmişti.

“Sorun yok, rahat ol. “
Duruşunu düzeltti.
“Dükten mi saklanıyorsunuz? “
Sorusunun üzerine gülümseyerek karşılık verdim.


“Öyleyse söyle bana Helena, buradan sonraki geleceği nasıl görüyorsun? Olaylar nasıl ilerleyecek? “
Bakışlarını yerden  kaldırmayarak hafifçe sırıttı.


“Bu andan sonraki gelecek aynen dediğim şekilde ilerleyecek lordum. Dük buraya doğru yaklaşırken ben de denizkızını buradan göndereceğim. Sonra geri gelip sizinle buluşmuşuz gibi gözükeceğiz düke ve dük burada ne yaptığımızı sorduğundaysa sizin hakkında bir vizyon gördüğümü ve bunu size iletmek için burada buluştuğumuzu söyleyeceksiniz. “
“Evet, ben de aynen öyle yapacaktım. “

Yapmayacaktım... Tanrı aşkına, bütün bunlar iki dakikada mı aklıma gelecekti?


Helena Rosé’a gideceği yolu tarif etti ve acele etmesi gerektiğini, dükün buraya fazla yaklaştığını söyledi. Rosé hemen hareket geçti ve Helena’nın gösterdiği yoldan ilerledi. Çok geçmeden dük yanımıza vardı  ve tesadüfen karşılaşmışız gibi davrandı. Önünde eğilip onu selamladık ve hemen ardından Helena’nın söylediklerini kelimesi kelimesine Düke aktardım.


“Hmm.” Diye homurdandı.
“Peki, neymiş bu vizyon? “


“Henüz söyleyemedim hiçbir şey. “
Helena söze böyle karışmasaydı cidden ne yapacağımı bilemezdim. İzin almadığı için konuştuğundan dolayı dükün öfkeli bakışlarına maruz kalma pahasına da olsa beni kurtarmak için söze karışmıştı.


“Öyleyse ne duruyorsun? Söylesene! “


Bakışlarındaki öfke biraz azaldı ve Helena’nın diyeceklerine karşı dikkat kesildi.


“Bu söyleyeceklerim lanetinizle ilgili Lord Sirius. “


Lanet sözünü duyduğunda kaşları çatıldı dükün ve daha büyük bir ciddiyet kazındı yüzündeki her bir mimiğe. Bekle, gerçekten bir vizyon mu görmüştü? Öyle ya, o bir vizyon cadısıydı ve anlatacak bir vizyonu olduğu için nerede olduğumu görüp yanıma geldi. Yani birdenbire ortaya çıkması tesadüf değildi.


“Herhalde sözü ağzından kerpetenle almamızı bekliyorsun. Ne duruyorsun? Devam etsene! “
Helena’nın söyleyeceklerinin iyi mi, kötü mü olduğunu bilmiyordu ama lanetle ilgili her şey onu böyle sinirlendirirdi. Helena ise onu bu durumuna alışkın olduğu için sakin duruşunu koruyordu.

“Dün gece sabaha karşı bir vizyon gördüm. Bu vizyon ilk başta Lord Maximilian Sirius’u ilgilendiriyor gibi görünüyordu ama sonrasında bütün Siriusları ilgilendirdiğini anladım. “
Sözünü devam ettirmekte tereddüt ediyor gibiydi. Bu fazlasıyla tuhaftı, çünkü Helena gördüğü vizyonlar yüzünden asla tereddüt etmezdi. Söyleyeceğini söyler ve giderdi. Dük sabrının taştığını belli edercesine dışa doğru sesli bir nefes verdi.

Mavi denizin efsanesi ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin