1.1❄

127 100 5
                                    

Yazardan.


Tuhaf bir hırıltı sesi dolduruyordu odayı. Hırıltı zayıfladıkça oda aydınlanıyor, aydınlandıkça da odanın görüntüsü daha da belirginleşiyordu. Odanın az çok aydınlanmasıyla odanın içinde birinin kıpırtıları fark edildi. Yerinde durmuyordu ve tuhaf hırıltılarla yerde sürükleniyordu. Tuhaf bir şekilde canı yanıyormuş gibi kıvranıyordu aynı zamanda. Dayanılmaz bir fiziksel acı çekiyordu belki.

Biraz sonra oda tamamen aydınlanmıştı. Mavi duvar kağıdında yer yer sarı renk detaylar vardı. Elle çizilmiş sarı renk motifler. Oda oldukça büyük olmasına karşın neredeyse bomboş ve dağınıktı. Kocaman yatağın üzerindeki çarşaflar sanki bir kurt tarafından parçalanmış, yatağın hemen sağında bulunan boy aynası çatlamış ve odada bulunan diğer birkaç eşyadan biri olan gardırobun da kapısı kırılmıştı ve sarkıyordu. Yaldızlı pencere pervazları aşırı tozlanmıştı ve aynı zamanda pencerelerin her iki tarafından sarkan mavi kalın perdeler vardı.

Ortamı aydınlatan insanların dünyasının aksine güneş değil, tıpkı ona benzeyen ancak bembeyaz ışıklar saçan başka bir yıldızdı. Güneşe çıplak gözle bakmak pek mümkün değildi, ama bu yıldıza kolayca bakılabiliyordu. Yıldız, pencereden içeriye dahil oluyor, bir yerde yolunu değiştirerek dümdüz odada bulunan kişinin üzerine doğru gönderiyordu bütün ışığını. Şimdi biraz daha belirginleşti adamın görünüşü. Yere çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı ve artık tamamen sessizdi. Omzunun bir tık üzerine kadar uzun siyah saçları yer yer beyazlamıştı. Başını dizine gömmüş olmasına rağmen aldığı derin soluklar odanın içinde yankılanıyordu. Biraz sonra artık rahatladığında başını kaldırdı. İlk dikkat çeken şey gözlerindeki kırmızı parıltıydı. Ancak o dondurucu parlaklığın ömrü fazla uzun sürmemişti ve hemen sönmüştü. Şimdi yüzündeki her ayrıntısıyla normal insanlardan farksızdı.

“Aptal! “ diye bağırdı öfkeyle odanın içinde. “Aptal insanlar! “

Eliyle yataktan destek alarak ayağa kalkarken devam etti konuşmasına. “Hiçbir halta yaramıyorlar, ama cesaret edip benim yardımımı istiyorlar. “

Bitkin çıkmıştı bu sefer ses tonu. Az önce insanlar alemine yaptığı küçük yolculuk onu fazlasıyla yormuş olmalıydı. Zira kısa süreliğine de olsa geçtiği sınır zamanında imparator Meteor tarafından koyulmuş çok güçlü bir sınırdı ve bunu öyle alelade birisi kolayca geçemezdi.

“Lanet olsun! “ bir kez daha bağırdığında artık tam anlamıyla ayakta durabiliyordu. Sendeleyerek çatlamış aynanın önüne geçti ve kendi görüntüsünün onlarca farklı yansımasını gördü. Gözlerini doğru dürüst görebildiği kısmına baktı aynanın.

“Bu ayna da kırık. Bu oda da. “ Arkasını dönerek odadaki tek küçük pencereye baktı. “Bu alem de tıpkı bu ayna gibi paramparça ve rezil durumda. Eh, yöneten nasılsa yönettiği bölgeye de kendini yansıtır."

Yavaş yavaş yatağa doğru ilerleyip oturdu. Yataktan hafif bir çatırtı sesi duyulduğunda sakinliğini koruyarak oturduğu yere baktı. “Bir sen kalmıştın sağlam. Aman burada sağlam bir şey olmasın! Kırıl! Kırılsana. “ Adamın üzerinde zıplayarak onu kırmaya çalışmasına rağmen, sanki yatak onu duyuyormuş da kırılmamakta ısrar ediyormuş gibiydi. Aslında bütün bu siniri kendineydi. Yıllardan beridir tıkılı kaldığı bu alana daha fazla tahammül edememesindeydi. Bir iblisin iblisler diyarını beğenmemesi tuhaftı. Çünkü onun için en uygun ortam burasıydı. Bu durum tıpkı bir insanın kendi yaşadığı dünyayı beğenmemesi gibi bir şeydi. Ya da daha doğrusu yaşamayı beğenmemesinden kaynaklanıyor da olabilirdi.

“Sıkıldım.” Diye düşündü iblis kral. Tam bir şeyler düşünmeye başladığındaysa küfrederek başından savmaya çalıştı bütün o düşünceleri. Ona göre yıllardır tıkılı kaldığı bu yerde bol bol boş zamanı olmuştu düşünmek için. Hayatını daha çok güzelleştirmek için hayaller kurmuştu. Tabii bunlar birer hayal olarak kalmamıştı da. Zamanında ektiği birçok tohum yakında yeşerecekti ve o zaman sabrının mükafatı olarak 3 aleme de sahip olacaktı. Yine de bu tarz varsayımlara göre hareket etmek pek doğru değildi. Sonuçta mükemmel bir plan diye bir şey yoktu. Elbet bazı olaylar beklenmedim şekilde gerçekleşebilirdi. Ama iblis krala göre insanlar onu yanıltmamıştı ve şimdilik her şey yolundaydı. İşte bu kadar da emindi kendinden ve planından.

Boncuk boncuk terlemiş olan alnını sildi üzerine giymiş olduğu siyah, ejderha desenli uzun pelerinin koluyla. Derin bir nefes alıp ayağa kalktığında sanki aniden bütün bedeni enerjiyle dolmuş gibiydi. Güldü. Onu bu kadar enerjik yapan şey yüzük parmağında bulunan insanlar aleminden bir dükün yüzüğüydü. Her ne kadar büyülü bir yüzük olmasa da o yüzüğe sahip olduğunu hatırlamak onun hislerini iyi yönde etkilemişti.

Eliyle yüzüne düşen saçını geriye doğru iterek, kapıya doğru ilerledi yüzünde düşündüklerinden kaynaklanan tuhaf bir hoşnutluk duygusuyla. Kapıya bir iki adımlık bir mesafe kaldığında kapı iblis muhafızlar tarafından kendiliğinden açıldı. Siyah, ejderha desenli pelerini uzun olduğu için yerde sürükleniyordu ve iblis kralın bir melodi tutturduğu ıslığına eşlik eden bir hışırtı çıkarıyordu.

“Adım adım sona doğru. “ diyerek araya girdi birisi. İblis kral dönüp ona baktığında yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ona bakan kadına “Kraliçem.” Diye hitap ederek koluna girebilmesi için kolunu uzattı. Beline kadar uzanan siyah bukle bukle saçlara sahip olan kadın, nazik bir hareketle krala yaklaşıp onun koluna girdi. Kralın bu sabahki keyfine bir anlam verebilmek onun için hiç zor olmamıştı. Çünkü yıllardan beridir evli olduğu eşinin artık neredeyse zihnini okur gibi her hareketinin arkasındaki anlamı kolayca fark ediyordu.

“İşte senin bu yönünü seviyorum Veronika. Benim konuşmama gerek kalmadan sen her şeyi anlıyorsun. “

“Her ne kadar adım adım sona doğru demiş olsam da majesteleri. “ dedi duraksayarak. Yüzünde gizlemediği bir endişeyle kralın yüzüne baktı. “Daha her şeyin başlangıcındasınız. Sonun ne zaman olacağıysa tam bir muamma. Temkinli olmalısınız. “

Kral yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadı. Amacının gerçekleşeceğine olan inancı tam olduğu için bunu karısına hissettirmek amacıyla eliyle karısının yanağını hafifçe okşayarak ona güvenmesi gerektiğini dile getirdi. Yapılması gerekenler çoktan yapılmıştı krala göre. En ufak bir sorun çıkmayacaktı, çünkü geleceği görmüştü. Tanrılar aleminde tahta oturarak görmüştü kendini. Her ne kadar bir rüya da olsa o rüyanın gerçekleşeceğine olan inancı tamdı. Çünkü bunun için yıllar önceden hazırlıklarını yapmıştı.

“Sadece bana güven. “diye fısıldadı son kez karısına. “Bana güven ve burayı bir daha özlememen için olabildiğince keyif alarak geçir buradaki zamanını. “

Mavi denizin efsanesi ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin