“Şuandan itibaren kimse bir yere çıkmıyor! “
Dük Canopus’un aniden imparatorun konuşmasını yarıda kesip ne diye böyle davrandığını anlayamıyordum. Kalabalıktan birkaç kişi anlamış olacak ki gülüşmeler başlamıştı.
“Bu şaka değil. “ dedi ciddiyetle. Aniden etrafımızı saran askerleri de onun gerçekten şaka yapmadığını kanıtlıyordu.
“Dük Canopus! “ diye bağırdı aniden imparator. “Bu da ne demek oluyor? “
“Hadi ama! “ İmparator dük Canopus’tan yaklaşık 10 santim kısa olmasına rağmen onun bu bağırmasıyla daha da küçülmüş gibiydi. “Hep boş konuşup bütün bu insanları seni dinlemeleri için zorluyorsun. Susmayı öğrenmen gerekir. “ diye sürdürmüştü konuşmasını dük.
Bütün bu tantana imparatoru susturmak için yapılmış olamazdı. Onun konuşmasından sıkılıp böyle bir harekette bulunması için çıldırmış olması gerekir.
“Bu yaptığınızı açıklayın! “ diye bağırdı kalabalığın arasından birisi. Herkes konuşup gürültü yaptığı için ses tınısından konuşanım kim olduğunu anlayamamıştım.
“İmparatorluğu ele geçiriyorum, izninizle. “
Söylediği sözlerin ardından kahkaha attığında sözlerinin gerçekliği tartışılmaya başladı. Etrafı süzdüm. Çevremizi sarmış olan askerlere baktım ve sonra dük Canopus’un sahnedeki konumuna.
Ölümüme birkaç gün kalmışken böyle bir olay yaşanıyorsa bu o öngörülen savaşın başlangıcında olduğumuz anlamına mı gelir?
Aşırı yorgun hissettiğimden gözlerimi kapatıp bu düşünceyi kafamdan atmaya çalıştım. Savaşın iblislere karşı olacağı söylenmişti ve biz de iblislerin bu dünyaya girmesini engelledik. Savaş diye bir ihtimal yok.
“Sarhoşsunuz dük Canopus. Canınızın bağışlanmasını istiyorsanız bir an önce buradan inin ve yüzünüze soğuk su çarpın. “
İmparator son bir defa daha merhametli rolü oynuyordu demek. Bütün bu yaptıkları saçmalıklar gram ilgimi çekmiyordu. Her şeye karşı bu ilgisizliğim neden kaynaklanıyor?
Derin bir iç geçirip bu gecenin de bir an önce son bulup ölümüme biraz daha yaklaşmış olmayı bekledim.
“Sarhoşluk mu? “ diye sordu kaşlarını çatarak dük. Evet, sarhoşluk! Ayakta duramıyordu bile. Sendeleyip durmasından ne derece sarhoş olduğu anlaşılıyordu.
“Durumun ciddiyetini kavrayamamışsınız galiba. “
Eliyle havada bir işaret yaptı ve bir anda bütün gözler iplerle bağlanmış olan prensese yöneldi. Dük Canopus tarafından emir alan bir asker onu sahneye çıkarmıştı.
“Bütün imparatorluk artık benim. “ Sesini olabildiğince yüksek tonda çıkararak söylediklerinin herkes tarafından duyulmasını sağlamıştı. Aniden imparatorun boğazına hançer dayayarak onu önünde diz çökmeye zorladığında artık işin daha ciddi bir boyuta ulaştığını anladım. Herhangi bir şekilde kan dökmeden, bize niyetini sezdirmeden kolayca imparatorluğu ele geçirebilecek kadar zeki biriyle karşı karşıyaydık.
Yine de bir anda herkesin onun otoritesini kabul etmeyeceğini bilmesi gerekirdi ki dük Pollux ve düşes Antares çoktan harekete geçip askerlerine emirler yağdırmışlardı. Onlarda herhangi bir hareket olmayınca bütün soylular şaşkınlıkla kalakaldılar.
“Hepsi artık benim tarafımda. “ diye açıklamada bulundu dük. Gizlice bütün bunları nasıl başarmıştı?
Yine de hâlâ sevinmesi için erkendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi denizin efsanesi ✅
Fantasy"Bir kadınla tanışacaksın. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte olacak, sana daha önce hiç tatmadığın bir sürü güzel duyguları tattıracak ve onun sayesinde ilk defa yaşadığını hissedeceksin. Belki, bir ihtimal, lanetini kırabilecek kadar güçlü bir a...