Yazardan.
Dük Canopus amacını başarmış olmanın sevinciyle sarhoş olmuştu ve bedeni tıpkı alkol sarhoşluğuna verdiği tepkiyi veriyordu. Üstelik ağzına tek damla bile içki girmemişti bu gece. Titremesine hakim olmaya çalışıyor ve çok sevdiği ülkesine ihanet ediyor oluşu gerçeğini yok saymaya çalışıyordu. Zihni bazı bahaneler üretmek için çok uğraşıyordu. İçini rahatlatmak için yalandan bahaneler üzerinde zihni fazlasıyla meşguldü.
“Ben ülkeme ihanet etmiyorum ki... “ diyordu kendi kendine. “Ailemin mutluluğu için imparatorla bir anlaşma yapmaktan başka çarem yoktu. Bu yüzden kısa süreliğine imparatorluğu ele geçirip sonrasında hakkı olana geri vereceğim. “
Bu bahane içini rahatlatmaya yetmeyince “Hem bu işi kan dökmeden yaptım ben. “ diye ekliyordu. İmparatorun çalışma odasının neresi olduğunu biliyordu. Çünkü dük, onunla bazı politik meseleler hakkında konuşmak istediği vakitler başkente gelir ve imparatorun çalışma odasında buluşurdular.
Çalışma odasına girdiler her ikisi. Kapıyı kapattığı an dük diz çöktü imparatorun önünde. Son bir kez af diledi ondan. Ailesinin geleceği için yaptığı bu fedakarlık onun ölümüyle sonuçlanacaktı ve o bu dünyadan pişmanlıklarla ayrılmak istemiyordu.
“Amacım kesinlikle size ihanet etmek değildi, majesteleri. “ dedi pişmanlık dolu bir sesle. “Lütfen, beni affedin! “
Bu durumu şaşkınlıkla karşıladı imparator. Aniden neye uğradığını şaşırmıştı ve bir kez daha inandı dükün sarhoş olduğuna. Akabinde az önceki olayları hatırlamasıyla bütün bunların önceden planlanmış olduğunu düşündüğünde bütün bu saçmalığın asıl sebebini anlamak için dükün konuşmasını devam ettirmesini bekledi.
“Tek isteğim sahip olduğunuz şansı kullanıp ailemiz üzerindeki laneti kaldırmanızdır. “
Bütün bu tantananın sebebini anlamış olan imparator yumruğunu sıktı ve tehlikenin geçtiğine inanıp yüksekten bakmaya başladı düke.
“Bunu yapmayacağım! “ ses tonunda kesin bir kararlılık vardı imparatorun. “Eğer sizin ailenizdeki lanet kalkarsa diğer aileler için adaletsizlik olacak.”
Dükle alay edermiş gibi güldü. “Senin böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini biliyordum zaten. “ Alkışlamaya başladı. “Yine de ailene karşı bu kadar düşünceli olman alkışlamaya değer. “
Bir anda dük ayağa fırlayınca imparator sustu ve yüzündeki alaycı gülümseme de söndü. İmparator, sözlerine dikkat etmesi gerektiğini söyledi kendi kendine. Dükü kışkırtmamak gerekirdi.
“Üzgünüm.” Gerçekten üzgünmüş gibi görünmek için müthiş bir performans sergilemişti. “Üzgünüm dük Canopus, ama sen de biliyorsun ki ailenizin üzerindeki laneti kaldırırsam sizinle diğer soylular arasındaki fark aşılamaz derecede artacaktır. Anlatabiliyor muyum, bilmiyorum ama bu çok büyük bir soruna sebep olur. Sizden cesaret alan herkes imparatoru esir alıp kendi ailesi üzerindeki laneti kaldırtmaya çalışır ve bu böyle sürüp giderken ülke felaketin eşiğine gelir. “
“Sizi anlıyorum. “ diye homurdandı dük. Durumunu kabullenmiş gibi gözüküyordu ve o sırada imparatorun aklından “vazgeçecek.” Diye bir düşünce geçti. Ama yanıldı. Dük aniden elindeki hançeri imparatorun boğazına dayadı.
“Sikerim soyluları! Ben bütün bu planı boşuna yapmadım. Kızımın kurtulması gerek... Ailemin kurtulması gerek! “
İmparator boğazına dayanmış olan hançere korku dolu bir bakış attı. Bir imparatora yakışmayacak bir korku duyarak titredi. “Tamam! “ diye bağırdı bir anda. Dük soran gözlerle ona baktı. İmparatorun gerçekten kabul ettiğine inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi denizin efsanesi ✅
Fantasy"Bir kadınla tanışacaksın. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte olacak, sana daha önce hiç tatmadığın bir sürü güzel duyguları tattıracak ve onun sayesinde ilk defa yaşadığını hissedeceksin. Belki, bir ihtimal, lanetini kırabilecek kadar güçlü bir a...