Kral kısa süreliğine şaşırmış gibi gözükse de anında yüz ifadesini normale döndürerek torununa yaklaşıp fısıltıyla “Bunu belli etme. “ dedi. Ama kralın bu gerçeği saklama planını yok edebilecek birisi belirdi salonda. Parlaktı, fazla parlak...
“Bir tanrı! “ diye bağrışmalar koptu. İblisler ona nefretle, insanlar ise umut dolu baktı. İnsanlar için o kurtarıcıydı. İblis kral bozulmuştu. Ama bunu belli etmeyerek güçlü duruşunu korudu. Nazikçe davranmaya özen göstererek “Başarımızı kutlamak için buraya teşrif etmeniz bizim için gurur verici. “ dedi.
“Ben pek bir başarı göremedim. Kendi adamlarınızı yakıyordunuz az daha. “
Rosé’un gözleri Maximilian’ın üzerindeydi. “Benden nefret etmiyor. “ diye geçiriyordu içinden. Sonra Maximilian’la göz göze geldiğinde gözünü kaçırarak gelen tanrıya baktı.
Onun kim olduğunu bilmiyordu ama hissetmişti.
“Buraya bizzat gelip gücümüzü mü test etmek istiyorsunuz? “ diye sordu iblis kral.
“Her zamanki gibi başarısızsınız. Sakın açgözlü davranıp daha fazlasını istemeyin. Daha kendi yarattığınız sorunla baş edemiyorsunuz. “ diye karşılık verdi imalı ses tonuyla tanrı.
“Tanrı kral. “ dedi Rosé merdivenlerden inip tanrı kralın yanına gelerek. Tanrı kralın kaşları çatıldı. Onu nasıl olur da tanımış olduğuna şaşırmıştı.
“Annene benzediğini düşünmüştüm. Ama beni hayal kırıklığına uğrattın Rosé, kutsal kanına ihanet ederek karanlığı seçtin. “
Duydukları Rosé’u incitmişti. Başını eğdi. Gözlerinin dolmak üzere olduğunu hissetti. Kendine hakaret ederek gözyaşlarını geri göndermek istiyordu. Neden ağlayıp duruyordu? Neden bu kadar güçsüzdü ki? Oysa o, buraya gelmeden önce duygularını kontrol edebileceğine emindi. Yutkundu, gülümseyerek başını kaldırıp gözlerini tanrı kralın gözlerine dikti.
“Sanırım... “ dedi dudağının kenarını ısırarak. “Sanırım karanlığı seçmeye olan meyilim kutsal kanımdan kaynaklanıyor. Tıpkı yıllar önce sizin karanlığı seçip beni uzaklara sürmeniz gibi. “ başını hafif yana yatırdı. “Ah, ondan önce beni öldürmek istemiştiniz değil mi? “ Sonra duruşunu düzeltip alaycı bir ifade yerleştirdi yüzüne. İblis kral onun bu tavrına ilk kez şahit olduğu için şaşkındı. Rosé alayla sırıtıp tanrı kralın elinden tutarak onu tahtın net görüldüğü o ilk sıraya getirdi.
“Bugün taç giyme törenim. Burada en önden seyredin beni. “ yüzündeki aynı koca gülümsemeyle tanrı kralın kulağına doğru eğilip fısıltıyla “Sizin aleminizi ele geçirdiğimde de bu şekilde en önden seyredeceksiniz taç giyme törenimi. Size söz veriyorum! “
Halbuki içten içe bunu başaramayacağının farkındaydı. Yine de tanrı kralı bu şekilde korkutmaya çalışarak annesinin intikamını alacağını sanıyordu. Ama tanrı kralın gözünden korku belirtisi yoktu. Geriye çekilip onun gözlerindeki o sakinliği gördüğünde kaşlarını çattı. Anlamıyordu, tanrı kral onu ciddiye almıyor muydu?
Tanrı kral “O kadına bu kadar benziyor oluşun beni şaşırtıyor. “ diye mırıldandı yüzünde tek bir mimik bile kıpırdatmadan.
“O kadın mı?” sonra aydınlanmış gibi kaşları havalandı. “Annemden bahsetmiyorsun. “
Tanrı kral evet makamında başını salladı. Rosé düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı. “O kadın, anneannem olabilir mi? “ diye sordu kendi kendine. Bu soruyu tanrı krala yöneltmeye cesaret edemedi.
Zaman akıyordu ve sabah yaklaşıyordu. Ancak buradaki pencerelerin hepsi kapalı olduğu için insanlar zaman algısını kaybetmişlerdi. Rosé gecikiyordu, anlamakta gecikiyordu. Gururunu bir kenara bırakıp Maximilian’a son anlarında kalbinden geçenleri söylemeliydi. Yeterince dikkate almadığı için bunun farkında değildi tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi denizin efsanesi ✅
Fantasy"Bir kadınla tanışacaksın. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte olacak, sana daha önce hiç tatmadığın bir sürü güzel duyguları tattıracak ve onun sayesinde ilk defa yaşadığını hissedeceksin. Belki, bir ihtimal, lanetini kırabilecek kadar güçlü bir a...