Bir anda şaşkınlıkla kaşları havalandı. Onun yüz ifadesine baktığımda arkamda müdürden başka birisinin daha olduğunu anlamıştım. Ayak seslerinden kim olduğunu çıkartamadığımda bu kişinin Rosé olabileceğini düşündüm. Müdür’ün aniden ödü kopmuş gibi bir çığlık atmasıyla hemen arkamı döndüm. Onun bu sessiz hallerine alışmamış olan büyücüyü Rosé’un sessiz gelişi korkutmuştu. Küçük kız Rosé’a doğru ilerlediğinde gözümü müdürün üzerinde gezdirdim. Kızın odadan çıkmasına nasıl bir tepki vereceğini görebilmek için birkaç saniye onu gözlemledim. Sevinmiş gibi gülmüştü. Kız kapının önünde Rosé’a bakarken Rosé da eğilerek onunla aynı hizaya geldi. Bir süre o şekilde bakıştılar. Her ikisi de konuşmuyordu. Sadece bakışıyorlardı. Küçük kız dudağını ısırarak elini Rosé’un yüzüne doğru uzattı ağır ağır. Rosé’un kaşları çatıldı. Sanırım kızın neden bu şekilde davrandığını algılayamıyordu.
“O bizden çalıyor! “ Diye bağırdı bir anda kız. Sonra da anında Rosé’un saçlarına yapışıp çekiştirmeye başladı. Müdür telaşla çocuğun elini açmaya Rosé’un saçlarını onun elinden kurtarmaya çalışıyordu. Telaşlanmasının sebebi besbelli Rosé’un sosyeteden önemli bir şahsın kızı olduğunu düşünmesiydi. Bu yüzden küçük kızı zapt etmeye çalışırken bir yandan da Rosé’a doğru eğilip özür diliyor, çocuğu mutlaka cezalandıracağını söylüyordu.
“Önemli değil. “ diyerek araya girdim. Rosé tepkisizdi. Onu kızdan korumak için önüne geçtim. Müdürün kucağındaki küçük kız, ayaklarını öfkeyle sallıyor, “O hepimizin hakkını yiyor! “ diye bağırıyordu.
Ellerimi her iki yana açmış Rosé’un önüne siper ederken çocuğun dediklerinden bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Hakkınızı mı yiyor, ne hakkından bahsediyor?
Tam olarak neyi fark etmişti o çocuk. Ya da çocuk olduğu için bazı şeyleri yanlış mı anlamıştı?
Büyücülerin aura görebilme özelliği vardı ve eğer o Rosé’un aurasından etkilenip böyle davranıyorsa -ki geçenlerde doktorun da dediği gibi onun inanılmaz bir yaşam enerjisi var.- büyük bir yanlış anlaşılma var demektir ortada. Belki de sihri bir anda kaybolmuş olduğu için hâlâ sinirlidir ve karşısına bu denli muhteşem bir aura çıktığında bunun ondan çalınmış olduğunu düşünüyordu.
Bir süre sonra ortalık sakinleştiğinde çocuk ağlamaktan uyuyakaldığı için odasına kapatılmıştı ve Rosé’la ben de müdürün odasında müdürün bir şeyler söylemesi için bekliyorduk.
“Evet.” Dedim sonunda müdürün konuşmaya niyeti olmadığını anladığımda. “Size çok önemli bir sorum olacak. O çocuğun dedikleri... “ Gözlerime müdüre dikip onun tepkisini ölçtüm. “Belki de doğrudur. Yani onun sihrini çalan Rosé değil tabii burası yanlış. Ama ya ülkenin sihrini çalan bir başkası varsa? Bu mümkün, değil mi? “
İç geçirerek dirseklerini masaya dayadı.
“Bu mümkün değil. “ Ses tonunda bir kararsızlık sezdim. Gözlerini kapatıp başını öne eğerek konuşmasını sürdürdü.
“Bir insanın sihir çalabilmesi mümkün değil. Sihir çalmak veya almak iblislerin ve tanrıların işidir. İblislerle aramızdaki sınırdan dolayı onlar hiçbir insan evladının sihirlerini çalmazlar. Tanrılar içinse kesinlikle emin olduğum bir şey söyleyeceğim. Tanrılar gösterişi severler. Eğer sihrimizi alsalardı bunu bütün ihtişamlarıyla duyururlardı. Yani sihrimizin çalınması veya alınması ihtimalini yok sayabiliriz. “
“O zaman birileri tarafından sihrimiz engellenmiş. “ diye bir fikir ortaya attım.
“Olabilir.” Dedi homurdanarak müdür. Sonra Rosé’un odada olduğunu fark edip bu konuları onun yanında konuşmaktan rahatsızlık duymuş gibi yüzünü buruşturdu. Hâlbuki az önce konuşurken bütün dikkatini bana yöneltmiş olduğundan dolayı Rosé’u görmediği için konuşurken rahattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi denizin efsanesi ✅
Fantasi"Bir kadınla tanışacaksın. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte olacak, sana daha önce hiç tatmadığın bir sürü güzel duyguları tattıracak ve onun sayesinde ilk defa yaşadığını hissedeceksin. Belki, bir ihtimal, lanetini kırabilecek kadar güçlü bir a...