3.7❄

79 82 0
                                    

Karda ağır ağır ilerleyip akademiye yaklaştıkça ilerideki yeşil çimlerle karlı bölgeyi ayıran o keskin fark dikkatimi çekti. Sadece birkaç adım ötemizde sıcaklık vardı, hayat vardı!

Kuşlar cıvıldaşıyordu ve sokaklarda çocukların neşeli kahkahaları dalgalanıyordu. Bilemiyorum... Hiç gitmemiş olduğum bir yer hakkında çok az malumata sahibim.

Akademinin önünde birinin bizi beklediğini anladığım o karartıyı gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Uyku sersemiydim henüz.

Yaklaştıkça bizi bekleyen kişiyi daha iyi fark eder olmuştum. Buranın müdürü ve imparatorluktaki en iyi büyücülerden biri olan bay Adam’dı bu. Artık iyiden iyiye ona yaklaştığımızda önümde eğilerek beni selamladı. Ben de aynı şekilde karşılık verdiğimde dışarısı soğuk olduğundan dolayı konuşmamızı içeride sürdürmemizi önerdi. Kabul ettim, haklıydı çünkü. Buralar imparatorluğun geri kalanından daha soğuktu. İçeriye girip kapıyı arkamızdan kapattığında düz bir koridor boyunca dizilmiş olan portreleri takip ederek ilerledik. Öyle çok büyük bir yer değildi burası. Genellikle evsiz çocukların veya yetimlerin büyücülük dersleri aldığı bir akademiydi.

Ekonomik durumu biraz daha iyi olan çocukların çoğunluğuysa biraz daha prestijli bir akademiye hileli yollarda giriş yapıyorlardı ebeveynleri yüzünden. Bu yüzden diğer akademilere gitmek yerine adaletsizliğin neredeyse hiç olmadığı ve sihrin daha kolay gözlemlenebileceği bu akademiyi seçtim. Sağımızda ve solumuzda bir büyük salona açılmış olan alanlar vardı. Merdivenlere çıkıp ilerledik. Ortam sessiz olduğu için müdür “Henüz ders saatindeler.” diye bir açıklama yaptı.

Müdürün odasının önüne geldiğimizde müdürün Rosé’a manalı bir bakış attığını fark ettim. Haklıydı tabii, konuşacaklarımız gizli kalmalıydı.

“Rosé sen biraz etrafta dolaş. Benim bay Adam’la konuşacaklarım var.”

Bakışlarını bay Adam'a yöneltti. Bir süre onu inceledikten sonra başıyla onaylayıp yanımızdan geçip gitti. Nereye gittiğini bilmiyordu ama en azından o etrafı keşfederken ben müdürle konuşacak zaman bulurdum.

Müdürün odasının kapısı açıldı ve müdür kapının önünde durarak eliyle içeri geçmem için işaret yaptı. Önden geçip içeri girdim ve onun masasının önündeki sandalyelerden birine doğru ilerleyip oturmak için onun yerine geçmesini bekledim. Beni fazla bekletmeden gelip masasına geçti.

Boğazını temizleyerek söze başlamak üzere olduğunu belli etti. “Size ne ikram edeyim lordum? “ sorusuna “Hiçbir şey istemiyorum. Teşekkürler. “ diye cevap verip sabırsızca asıl meseleye gelmesini bekledim. Rahatsızca sandalyesinde kıpırdandı. Konuya nereden girmesi gerektiğini bilmiyor olmalıydı. Bu yüzden ona yardımcı olmak için ben başladım konuşmaya.

“Duyduğuma göre imparatorluktaki sihirler tükenmek üzere. “

Utanıp sıkılarak başıyla onayladı.

“Bunun sebebinin ne olduğunu biliyor musunuz? “ diye sorduğumda başını yerden kaldırmadan “Araştırıyoruz.” Dedi umutsuz çıkan ses tonuyla. Dilimle dudağımı ıslattım.

“Sihir tam olarak ne zamandan beridir azalmaya başladı? “

Kararsızca yüzüme baktı. Söyleyip söylememek üzerinde bayağı bir düşünmüş gibi kaşlarını çattı. Artık bir karar vermiş olacaktı ki “Yaklaşık bir buçuk aydır. “

Bu kadar uzun süredir bunu saklamayı nasıl başarmışlardı?

“Ve siz de tamamen çaresiz olduğunuza kanaat getirene kadar bunu bizden sakladınız. “ Onların yaptıklarını bu şekilde dile getirdiğimde rahatsız olmuş gibi homurtular çıkararak masaya doğru eğildi.

Mavi denizin efsanesi ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin