Mine iki ay sonra otuz yaşına giriyordu. Yirmi sekiz yaşına girdiğinden beri kafasında hep aynı konu dönüp dolaşıyordu. Asla kimsenin onu fark etmeyeceği ve asla evlenemeyecek olmasıydı. İki seneye yakındır belki biri onu beğenir diye hiç istememesine rağmen kuzeninin ısrarlarını kabul edip, arkadaş ortamlarına bile girmişti. Yine de kimsenin dikkatini çekmemiş hatta Türkan gibi bir kızın nasıl böyle bir akrabası olur diye düşündüklerini yüz ifadelerinden okumuştu. Umudu kalmamıştı. Aslında bunda kendinin suçu olduğunu biliyordu. En azından Türkan'ın sen kendini saklıyorsun diye kızmalarından bunu kabul etmişti.
Bedeninden iki beden büyük elbiseler giyiniyordu. Siyah kalın çerçeveli yuvarlak gözlükleri yüzünün yarısını kaplıyordu. Dümdüz siyah saçlarını hep topuz yapardı. Sessiz bir kitap kurduydu. Yapı itibariyle utangaç yalnızlık seven biriydi. Yaşadığı bu dönemdense eskilere meraklı tam bir Yeşilçam hayranı, tarih sever arkeolojiye meraklıydı. 21. yüzyılda pek bu tarz zevkleri olan biriyle kimse arkadaş olmak istemiyordu. İlkokuldan beri hep inek muamelesi yapılmıştı.
Türkan ile her şeyleri zıt gibiydi. O görümüne çok dikkat eder, bakımlı ve ondan en az iki beden inceydi. Simsiyah gözleri buğday teni ve ince vücuduyla çok dikkat çekiyordu. Hem konuşkan, neşeli ve dans etmeyi seven biriydi. Tek ortak noktaları Yeşilçam sevmeleri ve dil öğrenme meraklarıydı. Türkan üç dil biliyordu. İspanyolca, İngilizce ve Almanca'yı çok iyi konuşuyordu. Mine de İngilizce ve Almanca biliyordu. Bu merakları sayesinden Türkiye'nin önde gelen holdinglerinden ÖZYAŞAR holding de birlikte çalışıyorlardı. Gerçi sadece sabah işe giderken birlikte oluyorlardı. Çünkü Mine tam kendine göre iş olan arşiv sorumlusuydu. Türkan ise holdingin yönetim kurulu başkanı Ahmet ÖZYAŞAR'ın kişisel asistanıydı. Diğer iki asistan Türkan'a bağlı çalışıyordu. Ahmet Bey altmış iki yaşında çok disiplinli ama babacan biriydi.
Mine şirkette ve ya özel hayatında görünmez olmaktan mutluydu aslında ne zaman beğenilmek istediğine, hayatına bir erkek olması gerektiğine karar vermişti, hatırlamıyordu. Sanırım iki yıl önce ondan yaşça epey büyük iki sekreterin onun hakkında ıyy kız kurusu diye asansörde fısıldaşmalarından sonra olmuştu. Oysa onlardan küçüktü ama iki yıldır bu kadar mı kötüyüm diye kafaya fena takmıştı.
O kadar utangaç ve kendine güveni yoktu ki asla birine adım atamazdı. Nasıl yapacağını bilmiyordu ama bir şekilde biriyle öpüşmek bir erkeğin tenini hissetmek nasıl bir duygu bunu yaşayacaktı. Kitaplarda okuduğu o büyülü anı gerçekten yaşamadan ölmeyecekti. Bunlar sadece rüyalarında hayallerinde kalmayacaktı. Zaten kimsenin onu beğeneceği, evlenmek isteyeceği yoktu. Bari kendine ait bir anısı olurdu.
O TEK GECE NE OLURSA OLSUN YAŞANACAKTI.
Kitaplarımın hepsini okuyan birçok okuyucumun beni takip etmediğini fark ediyorum. Lütfen beni takip edip etmediğinizi kontrol edip, etmiyorsanız takibe alır mısınız? Kitaplarımın ön plana çıkması için takipçi sayısı çok önemliymiş.
Sizleri seviyorum yeni kurgularımda görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
General FictionMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...