GÜNAYDIN CANLARIM İYİ OKUMALAR...
Mine, Adana'ya gideceği için çok heyecanlıydı. Hem ilk defa şehir dışına çıkacak hem de sevdiğinin ailesiyle tanışacaktı. Öyle çok coşkuluydu ki uçağa binecekleri bile aklına gelmiyordu. Belgin Hanım nasıl hareket etmesi gerektiğiyle ilgili öğütler verirken, Ayhan Bey hep surat asıyordu. İki gece kalacakları için küçük bir valiz hazırladı. Cuma günü iş yerinden öğleden sonra üç gibi çıkacaklardı. Sabah erkenden kalktı. Gecede uyuyamamıştı. Son bir aydır öğrendikleriyle kendine güveni arttı. Mehmet'in varlığı mutlulukken ona kattıklarıyla huzuru, hayata bakışı bambaşkaydı.
Havaalanına giderken sessizce bekleyen güzel sevgilisine baktı Mehmet ve hafif gülümsedi. Günlerdir bir aradaydılar. Mine'nin bilmiyorum korkuyorum dediği ne varsa yavaş yavaş onunla öğrenmesi, bunları yaparken ki çocuk gibi sevinçli olması karşılığını bazen sımsıkı sarılarak bazen ateşli öpücüklerle vermesi kendini güçlü hissettiriyordu. Oysaki çocukluğundan beri iş ortamında olup, sert mizacıyla hep güçlüydü. Peki! Mine'yle deneyimlediği o güç neden yıkılmaz biri olduğunu hissettiriyordu, bunu anlamasa da kendini gerçekten işe yarar görüyordu. Ona bir şeyler öğretmek yanında olmak korkusunu paylaşmak ondan çok kendine iyi geliyordu. Yararlı olduğunu anladığında aşkının büyüklüğünü de sorgulamayı bırakmıştı.
Bütün işlemleri birlikte el ele yapıp, özel jete bindiklerinde hostesin güler yüzüyle Mine'de içtenlikle gülümsedi. En çok korkacağını düşündüğü aktivitenin bu olduğuna inanırken şu ana dek heyecanlanmaktan başka his olmamasını Mehmet'e bağladı. Sessiz olduğu zaman onu serbest bırakması, konuştuğu zaman işini gücünü kenara itmesi en önemli şey sensin tavırları Mine'ye öyle iyi geliyordu ki, artık hiçbir şeyden korkmuyordu. Kaptanın gelip tanışması bilgi vermesi derken usul usul hareket eden jette Mine sırtını yaslamış, bekliyordu. Eli sımsıkı tutulunca aşkına baktı.
"Korkma! Ben senin elini hiç bırakmayacağım."
"Korkmuyorum!"
"Benim güçlü sevgilim."
"Güçlü değilim ama gücümü ortaya çıkaran bir adama aşığım."
"Oo Mine Hanım bana bunlarla gelin."
"Şımarık."
"Şımarırım bana ne..."
"Koca bebeğim benim."
Elinin birini sevdiği adamın yanağına yasladı. O arada hızlanan jetle sırtını daha çok yasladı. Emniyet kemeri olmasa Mehmet'e sarılacaktı. Bir anda korkuyla sarsılan yüreği yüzünden gözlerini kapattı. Kulağına yine fısıltıyla söylenen güzel sözlerle sakinleşti ve uçağın yükseldiğini hissetti. Gözlerini açtığında beyaz bulutları gördü, sebepsizce gülümsedi. Gevşedi, camdan dışarıyı gözlerini kırpmadan seyretti bir süre ve kemer ikaz zil sesiyle sevgilisine döndü. Onu gülen gözlerle izleyen adama dönüp, dudaklarını birleştirdi. Şefkatle birbirlerini öptüler. Mehmet kemerleri çözüp, Mine'yi kucağına çekti. Öpücükleri derinleşti. Babalarla tanıştıklarından beri gece birlikte kalmadıkları için neredeyse iki haftadır birlikte olmuyorlardı. Özlemişti ve geçen hafta havuzda yüzme dersinde bir ara o kadar kendinden geçmişti ki, çalışanları umursamadan sevdiği kadına sahip olacaktı. O gün bir kez daha anladı. Mine bedenini de ruhunu da ele geçirmişti. Hatta gözleri kör bile olmuş olabilirdi. Hostesin öksürüğü ile birbirlerinden ayrılırken, genç kadın utançla yüzünü Mehmet'in boynuna gömmüştü. Rezil olduk diye fısıldaması üzerine kıs kıs gülen adam başını arkaya çevirip bakmıştı. Hostesin başını yerden kaldırmadan bir şey alır mısınız sorusuna birer çay getir diye karşılık verdi. Sonrasında da iniş anonsunu duyana dek kucağından sevgilisini indirmedi. Uçak iniş yaparken de ellerini sımsıkı tutan adama minnettardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
General FictionMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...