GÜNAYDIN CANLARIM...
CANIM ÜLKEME GEÇMİŞ OLSUN. YİYEMİYORUM, İÇEMİYORUM, ÜŞÜMEKTEN UTANIYORUM. YATAĞA YATMAKTAN NEFRET EDİYORUM. GÖCÜK ALTINDAKİ İNSANLARI DÜŞÜNDÜKÇE ÇILDIRACAK GİBİ OLUYORUM. ALLAH YARDIMCILARI OLSUN.
SİZLERE HER HAFTA BÖLÜM YÜKLEMEYE SÖZÜM OLMASA GERÇEKTEN HİÇ HAVAMDA DEĞİLİM. EMİNİM SİZLERDE ÖYLESİNİZDİR. İNSANIM DİYEN NASIL OLMAZ. Kİ AZ ÇOK HİKAYELERİMDEN BENİM NASIL OLDUĞUMU ÖĞRENDİNİZ TOPLUMSAL OLAYLARA TEPKİLERİMİ BİLİYORSUNUZ.
ÇOK ÜZGÜNÜM ÇOK...
İYİ OKUMALAR...
"Ha...Ha...Hakan burada!"
Şehbal Hakan burada dedikten sonra Mahir'in kollarına kendini bıraktı. Baygın değildi ama bacakları tutmamıştı. Bu korkuyu neredeyse üç yıldır yaşamıyordu. Onu yeniden görmek tüm dengesini bozmuştu. Onun yanına gelmesine izin vermeden nasıl localarına geldiğini bilmiyordu.
"Hakan kim Sarı!"
"Mahir abi bir dur, önce Şehbal'i buradan çıkaralım."
"En yakın benim evi, hadi benim eve..."
Mehmet'in sert sesinden sonra herkes toparlandı. Mahir, Şehbal'in itiraz etmesine izin vermeden sırtından ceketini çıkardı. Küçük kadını kucağına aldığında kendine dik dik bakan gözlerin dolu dolu oluşuna bakamadı. Şehbal'in istemeyeceğini düşünürken ona sokulmasıyla içindeki duygulara yoğunlaşmak hiç istemedi.
"Berra ceketimi Şehbal'in bacaklarına sar..."
Berra, Mahir'in ne dediğini bile anlayamadan Türkan dediğini yaptı. İnsanların meraklı bakışları eşliğinde mekanın önüne çıkamadılar. Gazetecilere malzeme olacaklardı. Ki içeride de telefonlarıyla çekenleri görmüştü Mahir, hepsiyle sonra ilgilenecekti. Arka çıkışa yöneldi. Onlara öldürecek gibi bakan adamdan bihaber Mehmet'in arabasının arkasına yerleşti. Mehmet, Mine'nin alnından öpüp ön koltuğa geçti. Baran Mine ve Türkan'ı alırken, Miraç Berra'yı arabasına almıştı. Hakan denen adamın adını duyunca onunda nasıl renginin attığının farkındaydı. Bütün erkekler içlerinden küfürler ederken, bir an önce eve varmanın derdindeydiler.
"Şehbal!"
"İyi misin?"
"İ...i..iyi..iyiyim Mehmet Bey!"
Mehmet, arkadaşının yüzüne baktığında bu gecenin zor geçeceğini anladı. Şehbal'den etkilendiğini anlamıştı ama koca Delidumrul'un böylesine dağılacağını tasavvur etmemişti. Sahiplenircesine sarılmasına komik olmadığı belli olan bir tebessümle baktı. Eve vardıklarında Mahir yine genç kadını kucağında taşıdı. Üç kişilik koltuğa yatırdı. Bacaklarının açılması üzerine ceketi düzeltti. Mehmet hemen çalışanlardan bir battaniye istedi. İçeriye telaşla girenler hemen Şehbal'in başına toplanmıştı.
"Berra ne olduğunu anlat dakikalardır çıldıracağım."
"Baran abi," dedi ve sonunu getiremedi. Onunda sinirleri bozulmuştu. Ağlamaya başladı. Miraç'ın ona sarılmasıyla hıçkırıkları büyüdü. Türkan'da ters ters sevdiği adama bakıp, Sarı'nın elini tuttu. Mine de usulca Şehbal'in yanına gitti. Gözleri kıpkırmızı olmuş küçük arkadaşının saçlarını okşadı. Sakin ama güven veren bir sesle onu konuşturmaya çalıştı.
"İstersen erkekleri çıkartalım. Kadın kadına konuşabiliriz."
"Ge...gerek yok."
"Emin misin tatlım. Hem anlatmak zorunda da değilsin. İstersen sessizce otururuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
General FictionMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...