Ben geldim :) İyi okumalar canlarım...
"Bu akşam benimle görüşeceksin."
Türkan hatırladığı o seksi sesin yine kulaklarına üfleyerek söylediklerinden sonra ayakta durmak için bütün bedenini sıktı. Bundan kaçamayacağını bakışlarından anlamıştı ama bu kadar çabuk bir atılım beklemiyordu. Yanından uzaklaşan adamla heyecanı katlandı. Türk olmasına neden bu kadar şaşırdığını bilmiyordu. Tek bildiği onu gördüğünde duygularının da bedeninin de tepki verdiğiydi. Bir yıl boyunca birkaç kişiyle daha çıkmıştı. Hatta iki tanesiyle öpüşmüştü de ama yok o büyüyü bulamamıştı. O yüzden devam etmemişti. Zaten son beş aydır da kimseyle görüşmemişti. Asansöre binmeden tekrar bakan adamdan gözlerini ayıramadı.
Baran çok sarsıldı. Günlerce aklından çıkmayan kadının en büyük rakibinin sevgilisi olması 'nereden biliyorsun,' olmama ihtimalini hemen öğrenmeliydi. Arabaya bindiklerinde bile güzel gözleri dudakları özellikle bacakları gözlerinin önünden gitmiyordu. Bugün başkasının o bacakları görmesi bütün sinirlerini ayaklandırmıştı. Oysaki kimsenin kıyafetine karışmazdı. Kız kardeşi de Berra da oldukça dekolteli giyindikleri zamanlar olurdu, bugüne dek mini etek gözüne hiç batmamıştı. 'Türkan'a has,' diyen iç sesiyle tebessüm eder gibi oldu. İsmi de çok güzelmiş.
"Baran abi iyi misin?"
"İyiyim canım."
"Bir şey oldu ama ne, seni hiç bu denli dağılmış görmemiştim. Toplantıyı resmen unuttun."
"Olmuşsun sen olmuş, beni aratmadın toplantıda maşallah sana..."
"Hiç lafı değiştirme Baran Abii!"
"Türkan!"
"Ah senin yüzünden mi fenalaştı."
"Sanırım! Zira bende onu görünce darmaduman oldum."
"Eski bir aşk macerası mı ah çok heyecanlı Baran abi hemen anlat."
"Hiç heveslenme sarı civciv anlatacak bir şey yok."
"Ama ya..."
Sonrasında kimse konuşmadı, Baran istemezse kimsenin onun ağzından laf alamayacağını biliyordu. Merkezleri Samsun'da olan şirketlerinin buradaki bürosuna geldiklerinde hemen işlere koyuldular. Berra kendine küstah küstah bakan zengin züppesini aklından silerek işlerine odaklanırken, Baran hemen ÖZYAŞAR holdingi aradı. Türkan Hanım'la görüşmek istediğini söylediğinde çıktığını duydu. Dişlerinin arasında teşekkür edip kapattı.
"Kaç bakalım nereye kadar kaçacaksın."
Türkan, eve geldiğinde ruhsal olarak çökmüş gibi hissediyordu. Bir an önce Mine'ye yaşadıklarını anlatmalıydı. Annesinin neyin var diye telaşla ortalıkta gezeceğinden eve gelmeden bugün patron izin verdi gelirken bir şey istiyor musun demişti. Annesi bu fırsatı kaçırır mıydı? Marketi sırtlanıp getirse annesi Oya Hanım yine eksik bulurdu. Evlerine yakın marketten annesinin dediklerini alıp, eve geldi. Mutfağa taşıdıktan sonra odasına geçmişti. Yerinde duramıyordu.
"Baran! Baran!"
Sürekli adamın adını sayıkladığının farkında değildi. Neyden kaçtığını bilmese de onunla konuşmaya hazır değildi. Mehmet Bey'in tavrına da şaşırmıştı. Nasıl sahip çıkmıştı ona sanki son günlerdeki huysuzluğunu affettirmek ister gibiydi. Son günlerde seni çok yordum diye kendini suçlayacağı hiç aklına gelmezdi. Ahmet babanın oğlu işte ya demekten kendini alamadı. Eve de zorla o göndermişti. Miraç Bey'in sürekli sarışın sekreteri sormasına da gülmek istedi. Baran'ın yanında böylesine güzellik abidesi birini görmek nedense içini tuhaf duygularla doldurdu. 'Kıskanıyor olamazsın,' beyninde dönenlerle olduğu yerde durdu. Eninde sonunda onunla karşılaşacaktı. 'Karşılaştığınız için mutlusun aslında, sadece kendine itiraf edemiyorsun,' beyninde ki ses yine yapmıştı yapacağını ve gerçekleri yüzüne çarpmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
General FictionMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...