GÜNAYDIN CANLARIM İYİ OKUMALAR...
Türkan gece yine doğru dürüst uyuyamamıştı. Zaten kaç gecedir Baran yüzünden uyumuyordu ama bu sefer akşam Mine ile konuştukları kafasına takılmıştı. İlk değişmeye karar verdiği zamandaki gibi bir sayfa liste hazırlamış ve ona okutmuştu. Mehmet'in onu arayıp sorduğunu sürekli buluşmak istediğini söylerken gözleri mutlulukla parlamış ama arkasından sevgili olamayız benden sıkılır demişti. Saçmaladığını söylediğinde ise onun hayatına ayak uyduramayacağı listeyi eline tutuşturmuş, orta çağdan kalma bir kadını kim ister diye surat asıp okutmuştu.
Üç dört gün sonra onla sevgili olmaya çalışan adamın patronu olduğunu öğrendiğinde kesinlikle Mehmet'ten kaçacağına emin olmuştu. Hem hala gala gecesine gelmeye ikna edememişti. Ay bu kuzeni kadar inatçı bir kadın görmemişti. Akşam oldubittiye getirip onu alışveriş merkezine götürecekti. Giyeceği elbiseyi ayırtmıştı. Kendine elbise alırken gördüğü kırmızı elbisenin kuzenine çok yakışacağını görmüş hem kırk hem de kırk iki bedenini ayırtmıştı. Bugün gitmezlerse o elbise satılırsa üzülecekti. Şimdi kalkmalı duşunu almalı ve hazırlanmalıydı. Saat on da gelecek adama neler kaybettiğini göstermeliydi. 'Baran seni terk etmiş gibi davranıyorsun,' iç sesinin hatırlatmasıyla kaşlarını çattı ve onu düşünmeyi kendine yasaklayarak yataktan çıktı.
Şirkete geldiğinde Miraç'ı odasında görünce şaşırsa da bozuntuya vermedi. Ömür'ün içeriye girmesiyle neden orada olduğunu soramadı. Sabah kahvaltısı için ne istediğini sormasına rağmen cevap vermeyen küçük patrona bakıp, gülümseyerek iki tost ve çay isteyen mecburen genç kadın oldu. Bilgisayarını açtı.
"Bir sorun mu var efendim."
"Hayır abim daha gelmemiş. Benden burada bekleyim dedim."
Neden kendi odanızda beklemediniz demek dilinin ucuna gelse de profesyonelliğini konuşturup, hiç sesini çıkarmadı. Gelen tost ve çaydan sonra Türkan uygun bir üslupla tekrar şansını denedi.
"İhale için ilk toplantımız neredeyse iki saat sonra genel konularda ya da sektör hakkında bilgi vermemi ister misiz?"
"Türkan lütfen yalnızken sizli bizli olma! Biz arkadaşız, zaten iki haftadır sadece bu iş için hazırlanıyorum. Benim sana özel bir mesele de akıl danışmam gerek daha doğrusu bir hata yaparsam uyarmanı istiyorum."
"Estağfurullah!"
"Baran Bey'in sekreteri Berra!"
Miraç Berra'nın adını ağzından zorla çıkarıyor gibi durdu. Merakla bakan kadına ne diyeceğini bilemedi. Lanet olasıca o geceden beri sarı kadını aklından çıkaramıyordu. Ona son bakışı içine işlemişti. Kendince araştırma yapmak istemişti. Berra KERVAN isminde ne bir sosyal medya hesabı ne de bilgi vardı. 'Dedektif tutabilirdin,' iç sesinin sürekli söylediği sözü gururuna yediremiyordu. Bir kadın için bu denli uğraşmasını aklından çıkaramamasını kabullenemiyordu. İçinden bir ses o kadına çok yanlış davrandın diyordu. O gün bir sürü erkekle olan samimiyetine sinirinden öyle konuştuğunun farkındaydı. Peki ona neydi kadın sevgilisi değildi, karısı değildi neden o kadar öfkelenmişti.
"Sana açık konuşacağım. Abim bana güvendi. Bu işi bana verdi ama Berra denen kadın kafamı karıştırıyor. Beni kontrol et Türkan, o kadın nedense benim içimdeki uyuyan öfkeyi uyandırıyor."
"Anlamadım."
"İnan bende kendimi anlamıyorum. Aileme ya da bana yakışmayacak bir hareket yaparsam beni durdur diyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
Ficção GeralMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...