Kota : Oy sınırı 600, yorum 1000 olmadan bölüm gelmeyecek...
BÖLÜM HAZIR OLUR OLMAZ YÜKLEDİM. BU SÜREÇ BÖYLE DEVAM EDECEK.
İYİ OKUMALAR CANLARIM
Adem Bey tam kalbine yediği kurşunla iki adım geriledi ve Mine'den tutunmaya çalışırken birlikte yere düştüler. Kurşun sesiyle tam arabaya binerken korkudan geriye düşecek Esme Hanım'ı son anda Mehmet tuttu. Kadını tutup korumalardan birine verdi. Korkuyla apartmana koştu. Çığlık sesleri bütün komşuları kapılara çıkarmıştı. Mehmet asansörü dahi bekleyemedi. Sürekli konuşan meraklı komşuların önünden koşarak merdivenleri çıktı. Arkasındaki ayak seslerinden korumalarında peşinde olduğunu anladı. Kapalı kapıyı yumruklama başladı.
"Minee! Mahirr!"
Sürekli evin içindekilerin isimlerini bağırarak kapıyı yumrukladı. Kapı açılınca yüzü beyaza dönmüş kardeşine nasıl sarılacağını bilemedi. Omuzlarından tutup, sarıldıktan sonra çığlıkların geldiği odaya adımladı. Yerde Mine'yi yatarken görünce beyninden vurulmuşa döndü, dizlerinde derman kalmadı ve dizlerinin üzerine çöktü. Acıyla fısıldadı.
"Minee!"
Baran Damla'yı zapdetmeye çalışıyor, Türkan bayılan Emine Hanım'ın başında kadına sahip çıkıyordu. Mahir Şehbal'i kendine getirtmek için uğraşırken Berra, dizlerinin üzerinde Mine'nin kanayan başını eteğini toplayarak yaptığı kumaşı bastırıyordu. Her bir ağızdan çıkan konuşmaları kimse duymuyor gibiydi. Ortalık o kadar karışıktı ki, kim neyi nasıl yaptığının farkında değildi. Sarı korkuyla Miraç'a ağlayarak ambulansı sordu.
"Miraç ambulans gelmedi mi?"
"Birazdan gelirler korkma Berra! Abi kalk!"
"Vu...vuruldu mu?"
"Hayır merak etme Adem Bey üstüne düşünce dengesini kaybetti, Mine de düştü!"
"Kan var!"
"Kafasını vurdu!"
Mehmet bir anda ayağa fırladı. Dizlerinin üzerine tekrar Mine'nin yanına düşer gibi oturdu. Titreyen elleriyle solan yüzüne dokundu. Berra yan çevirmiş kanayan yere hala tampon yapıyordu. Sarışının ağladığını bile fark etmedi. Yüreği korkuyla sarsılırken, titreyen eli sevdiğinin saçlarına gitti. Gözlerinden yaşlar aktı, sevdiği kadının buz gibi olan yüzünü ısıtmak ister gibi iki elini yanaklarına bastırdı.
Şehbal donmuş gibiydi. Sadece put gibi babasına bakıyordu. Öne arkaya doğru hareket ederken, sevdiği adamın onu konuşturmaya çalışmasını, tuttuğunun farkında olmadığı nefesi gibi etrafındaki çığlıkları ağlamaları duymuyordu. Bugün onun en mutlu olması gereken günüydü değil mi? Peki! Şu an yaşadıkları neydi? Gerçek değildi, değil mi? Evet evet kâbustu. Her zamanki gibi Damla'nın ona yaşattığı korkulardan sonra gördüğü kâbuslardan biriydi.
Yerde kanlar içinde olan babası ve ölmüş yatan annesi değildi. Yumruk olan ellerini on parmağını da sonuna dek açmaya çalışır gibi açtı. Etrafta gözlerini gezdirirken hala debelenen Damla'ya baktı. Ne dediğini duymuyordu ama Baran'ı tekmelemeye çalışıyordu.
Tanımadığı iri yarı adamlar onu tutmaya çalışırken, Baran abisine neden vurmaya çalışıyordu ki, sonra gülümsedi. Kâbusun absürtlüğüne bak, Damla'nın Baran abisiyle ne derdi olabilirdi ki... Yerde yatan annesine kolonya sürende Türkan'dı. Allah Allah ailemin evinde ne işleri var bunların diye aklından geçirirken Mine'nin baygın haliyle kaşlarını çattı. Başında ağlayan patronunu ve Berra'yı görünce kıkırdadı. Kesin kâbus görüyordu, bu düşüncesine sonuna dek sarıldı. Çünkü saçmasapan bir şekilde yakını olan herkeste rüyasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
General FictionMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...