GÜNAYDIN CANLARIM... İYİ OKUMALAR DİLERİM...
"Sayın seyirciler İçişleri bakanı Selman TAPAR'ın yeğeni Hakan TAPAR, üç yıl önce bir kadını balkondan attığının görüntülerinin çıkması üzerine tutuklandı. Kadının kimliği saklanırken, Hakan TAPAR'ın birçok kadını darp ettiğine dair ihbarlar geldiği haber merkezime iletildi. Uyuşturucu kullandığı ve sattığı ortaya çıkan şahsın nöbetçi mahkemece tutuklanmasına karar verildi. Şimdi gözler içişleri bakanının yapacağı açıklamaya çevrildi."
"İşte bu be..."
Baran sevinçle söylediklerinden sonra Berra'ya sarıldı. Şehbal tepki veremiyordu. Ondan tamamen kurtulmuş muydu? Gözlerinden yaşlar inerken kime teşekkür edeceğini bilemiyordu. Nasıl olmuştu bu inanmakta zorlanıyordu. İç çekerken ona arkadan sarılan Mine'ye kollarını doladı.
"Teşekkür ederim."
"Mahir'e et neredeyse sabaha kadar ayaklandırmadığı kurum ve adam kalmadı."
Mahir bunun bilinmesinden hoşlanmamış gibi tabağına kahvaltılık bir şeyler almaya başladı. Şehbal'in ağlamasını da hiç sevmemişti. Bu küçük kadın hep bana diklensin, karşımda güçlü dursun diye içinden geçirirken özellikle sessizdi. Hem o övülmekten nefret ederdi. Baran bu huyunu bilmediği için anlayış gösterdi. Tam çayına uzanacaktı ki elinin üstüne konulan bembeyaz narin ele baktı. Hafif kendini çevirince Şehbal'le gözleri kesişti.
"Bu yaptığını hiç unutmayacağım. Teşekkür ederim."
"Önemli değil, kim olsa yapardım."
Sen özel değilsin herkese yapardım demek pek kibar olmasa da Şehbal burulmaktan kendini alamadı. Ne güzel adam herkese yardım edermiş, ne diye buna üzülüyorum diye aklından geçirirken bir daha adama bakmadı. Sonrasında Berra ve Şehbal'inde şikayet etmeleri ve ifade vermelerini istediler. O dönemdeki hastane kayıtlarına ulaştıklarını ve görüntülerinin olduğunu, hatta kaçırılma anının bile bir iki görüntüsünü bulduklarını söyleyince kabul ettiler. İsimleri gizli kalacaktı. Baran bunun garantisini özellikle istedi.
O günün üzerinden bir hafta geçmişti. Hakan tutuklanmış, içişleri bakanı durumu kabul etmiş ve halktan özür dilemişti. Fakat herkes istifa etmesini beklerken görevine devam edeceğini açıklayınca bayağı linç yemişti. Bugün Mine için heyecanlı bir gündü. Gündüz Mehmet'le yüzme, şoförü Sinan ile araba kullanma ve akşamına dans kursuna gidecekti. Bu tempoyu kendisi istemişti. Bir an önce ne bilmiyorsa öğrenecek, korktuğu şeylerin üstüne gidecek ve sevdiği adamın hayatına uyum sağlayacaktı. Mehmet'in onun için nasıl mücadele ettiğini gördüğünden kendi de canla başla çalışacaktı.
Sabah ilk iş üstü açık arabalardan biriyle derslere başladığında Mehmet'in onu çalışma odasında gizlice izlediğinden habersizdi. Her yaptığı hatadan sonra şoförün elini tutup, özür dilemesini kaşları çatık seyretti. İlk on beş dakikanın sonunda en azından hareket etmeye başladığında kahkahasına Sinan'ında eşlik etmesine içinden küfür etmeye başladı. 'Saçmalama yıllardır yanında evli barklı çocuklu adamı kıskanamazsın,' fırça çeken iç sesine cevap veremeden gelen bir kahkaha sesiyle yok dayanamıyorum diye mırıldanıp aşağı indi. Araba kullanmayı da kendi öğretecekti. Kendinden başkasına gülsün, kendinden başkasına tutunsun istemiyordu. 'Sen iyice paranoyaklaşmaya başladın.'
"Neyse ne oldum, yok arkadaş bu kadını kendimden bile kıskanıyorum."
İç sesine tıslayarak cevap verdiğinde kapının önüne gelmelerini bekledi. Allah'tan evin bahçesi büyüktü de dersler burada oluyor, yoksa ben bu güzel kahkahaları görmeyecektim. Hala içinden söylenirken gelen arabayla biraz daha görünür bir alana geldi. Tam önünde pat diye durup, kahkaha atan kadına gülümsedi. Sinan'ın saygıyla hemen arabadan inmesine bakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK GECE (TAMAMLANDI)
Художественная прозаMine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru kendi bedeninden büyük giyinen şişe gözlükleri kitap kurdu sessiz halleriyle çevresi tarafından çok sıkıcı bulunan biriydi. Tarih seven Yeşilçam karakterleri ile büyümüş kendi halinde bu kadının iki yıldır te...