26. Bölüm

35.2K 1.9K 123
                                    


Beni takip etmeyi unutmayın canlarım...

İYİ OKUMALAR...


Miraç gurur yapıp Berra'nın telefonunu bile almamıştı. Bir haftadır pişmanlıktan ölüyordu. Hala toplantılarda kadının yüzüne bakmıyordu. Ancak eskisi gibi onu yok saymak istediğinden değil, utancından bakamıyordu. Öyle de güzeldi ki nasıl böyle bir aptallık yapmıştı. Bu yaşına dek böylesine aptalca davranmadığını ve nasıl yaptığını daha kaç kere kendisine söyleyecekti. Bir kadını aramaya korkar mı insan korkuyordu. Gala gecesi söylediği sözlerinde canını yakmak için olduğunu anlamıştı. Başarmıştı da onun başkasına ait olduğunu düşündükçe çıldıracak gibi olmuştu. Öyle bir ortam yaratmalıydı ki onunla mecbur konuşmalıydı. Peki nasıl ayarlayacaktı. Bir türlü ortam olmuyordu, bulamıyordu.

Berra ise Miraç'ın Kervanların kızı olduğunu öğrenmesinden rahatsızdı. Buna rağmen toplantılarındaki tavrının değişmemesinden daha çok rahatsızdı. Onun zengin olduğunu öğrendiğine göre neden ondan özür dilememişti. Neden kendini açıklamaya çalışmıyordu. 'Zengin olmadığını bilmeden önce senden özür diledi. Pişmanlığını gayet nette gösterdi.' İç sesine hak vermek istemiyordu. Öyle olursa sanki yumuşayacaktı. Abisiyle olan yemekte birbirlerini gördüklerinde kendi şaşırmıştı ama onun nasıl renginin gittiğini görmüştü. Gece boyu da tek kelime etmemişti. Onun böyle bir duruma düşmesine oh olsun sana demek isterken neden sevinemediğine hala anlam veremiyordu.

Mehmet seyahatten döneli üç gün olmuştu. Haftaya Mine'nin ailesiyle tanışacaktı. Kendisi de annesine söylemişti. Babasıyla hiçbir zaman böyle konularda yüz göz olmadıkları için her şey anneden geçerdi. Çünkü tanışmadan sonra çok beklemeyi düşünmüyordu. Miraç'ın derdini de öğrenmişti. Önce bir güzel fırçalamıştı, sonra kardeşinin mahcubiyetine dayanamamış konuşma ortamı için elinden geleni yapacağına söz vermişti. Daha Mahir ile Şahbal'i bir araya getirecekti. Kendisi mutluydu herkes de mutlu olsun istiyordu. Baran'la dostluğu Kervan otelleri işinden sonra sanki daha çok ilerlemişti. Hem bacanak olacaklardı, iyi anlaşmaları kendi hayrına olduğunu düşünse de kişisel olarak da çok sevmişti. İkisinin Fenerbahçeli oluşu da dostluklarını pekiştirmişti.

Bu hafta bir akşam Mine ile yemek yemişlerdi. Onu ilk marinaya götürdü. Korkuyla yüzüne bakmış, seni utandırmak istemiyorum demişti. Elini tutup yorum bile yapmamıştı. Tekneye bindiklerinde hareket ettiğinde de elini hiç bırakmamıştı. Mine uzun uzun konuşarak ikna edilecek bir kadın değildi. Bunu ilişkileri başlayınca anlamıştı. O da daha emrivakiye getiriyor ve ya sessizlikle onun korkusunu aşmasına destek oluyordu. 

Elini tutmak sıkıca sarılmak yetiyordu. Yaklaşık yarım saat sonra Mine'nin rahatlamasıyla sanki ilk değilmiş her zaman yaptıkları bir şeymiş gibi yemeklerini yemişlerdi. Sevdiği kadının sonrasında tek başına güvertenin ucuna dek boğazın ışıklarını dakikalarca seyretmesini o da sessizce seyretmişti. Böyle durumlarda insana huzur veren bir kadın bulduğu için kendini şanslı hissediyordu.

Mine bu adama beni nasıl sever diye istediği kadar düşünebilirdi ama Mehmet asıl şanslı kişinin kendi olduğunu biliyordu. Özellikle başından geçen evlilikten sonra bir daha kadınlara güvenememişti. Şimdi ise gözlerini kırpmadan izlediği kadına tapıyordu. 'Evliliğinden hala bahsetmedin,' evet kaç gündür bu konu kafasını meşgul ediyordu. Seyahatteyken Türkan hatırlatmıştı. Beril onun için öyle kötü anılara sahipti ki yaşanmamış saymıştı.

O öyle saysa da yaşanmıştı ve bunu ürkek kuşuna nasıl açıklayacaktı. O gecenin sonunda Mine'nin gözlerinin ışıltısını bozmamak için hiçbir şey diyememişti. Tekneye bindiği için bile böyle mutlu olması inanılır gibi değildi. Haftaya da yüzmek için her gün gelecekti. Dört beş günde halledecekleri kesindi, her ne kadar Mine öyle olmayacağı konusunda karamsar olsa da o emindi.

TEK GECE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin