24. Bölüm

34K 2.1K 142
                                    

GÜNAYDIN CANLARIM :) İYİ OKUMALAR...


Mehmet hemen ayağa kalktı. Ne yapmıştı? Şimdi nasıl toparlayacaktı. Mine'nin etrafına bakınmasını seyrederken alt dudağını dişledi. 'Koskoca adamsın uğraştığın işlere bak;' iç sesi haklıydı ama onu hep görmekten öyle zevk alıyordu kameraları o yüzden iptal ettirmemişti.

"Nereden göreceğim canım ses tonundan utandığını anladım. Utandığında nasıl kızardığını biliyorum artık."

"Bende arşive indin sandım ama dahiliden konuşuyoruz. Ne saçmalamışım..."

Oh çok iyi toparladım demeye kalmadan Mine'nin tekrar utanarak başını eğmesine, oy kendini eleştirirken bile utanan haline kurban olurum kadın dememek için kendiyle mücadele etti. Tekrar yerine oturdu. Her geçen gün bağlandığının aşkının arttığının farkında olarak bu duygularının tadını sonuna dek çıkarmak için elinden geleni yapıyordu.

"Neyse akşam geliyor musun?"

"Annem artık şüpheleniyor evden çıkmayan kızı neredeyse haftanın üç günü dışarda."

"Hemen tanışmaya gelebilirim."

"Ha..hayır!"

"Neden? Benden utanıyor musun?"

"Ne! Saçmalama sa..sadece sevgilim olduğunu nasıl söyleyeceğimi bilemedim."

"Ben en yakın zamanda ailenle tanışmak istiyorum. Şimdi kapatmam lazım sonra görüşürüz."

"Mehmet dur kızma!"

"Kızmadım Mine! Sana kolay gelsin."

Kapanan telefondan sonra Mine'nin suratının düşüşünü seyretti. Onu öyle görmek istemiyordu, hep mutlu etmek istiyordu ama bir şeyler için zorlamazsa da olmuyordu. Bir süre daha içi giderek suratı asık oturan kadını seyredip, ekranı kapattı. Onunda morali bozuldu. Mutlulukla başlanan telefon görüşmesi nasıl böyle bitmişti. Anlık gerilimden nefret ediyordu. Toplantı için ayağa kalktığında bile bilgisayarı açıp tekrar ekrana bakmak istedi ama sonra hızla odayı terk etti.

Mehmet o gün Mine'den akşama gelirim diye haber bekledi. Bir mesaj bile gelmeyince evine gitti. Ciddi canı sıkılmıştı. Delidumrul'da akşam meyhaneye gidelim mi diye arayınca eve gidip üstünü değiştirdi. Mekana girdiğinde birkaç arkadaşını daha çağrılmış olduğunu gördüğünde keşke gelmeseydim diye aklından geçirdi. Aklı sevdiğinde kaldı. Bu kalabalığı çekecek hali yoktu. Miraç'ın da keyfinin olmadığını gördüğünde yanına oturdu. Neyin var diye soracakken memleketten bir arkadaşının alaylı konuşmasıyla sustu.

"Bu geceyi neye borçluyuz Mahir!"

"İçimden geldi, ne zamandır yapmıyorduk. Bütün masraflar benden patlayana kadar yiyin."

Gülüşen arkadaşlarına baktığında o da tebessüm etti. Gülmeyen bir Mahir bir de Miraç'tı. Hadi Delidumrul her daim kaşları çatık çok gülmeyen sinirli bir adamdı. Kardeşine ne oluyordu. O genelde her an yaramazlık yapacakmış gibi bakışlar atan gülümseyendi. Ne zamandır bu hali dikkatini çekse de kendisinin gelip anlatmasını beklemişti. Donatılan masayla herkes ilk dublelerini içip neşeli sohbetlerle yemeklerini yemeye başladı.

"Koçum bana anlatmak istediğin bir şey var mı?"

"Hayır abi, bir yanlışım mı oldu?"

"Estağfurullah oğlum o ne biçim laf, bu aralar pek durgunsun."

"Yok bir şey..."

"Gönül meselesi mi?"

TEK GECE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin