-7-
GÜNÜMÜZ • 24 ARALIK, 2021
❝Lâl❞
İşte bu gördüğüm yüz, tam anlamıyla bildiğim gerçeğin aynasıydı. Vural'ın gözlerindeki saf kötülük ateşi yüzüme çarpıyordu. Arka odadaki başkanın bakışları da gerçeğin ta kendisiydi.
Her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu içten içe biliyordum. Hissediyordum. Yalnızca emin değildim, kafam karışıktı. Beni kendimden bile şüpheye düşürmüşlerdi. Aslında denklem çok basitti, ben onların kara kutusuydum. Bilmemem gereken çok fazla sırlarını biliyordum. Başkanın kendi kızı Azize'yi öldürüp beni yerine geçirmesi, Vural'ın abimi öldürmesi, bana tecavüz etmesi... Tüm bunlar bu insanların imajını yerle bir edecek sırlardı. Beni bir şekilde ayak altından çekmeleri gerekiyordu. Valentino'yla olmak beni güçlendiriyordu. Valent başkanın düşmanıydı. Kurdukları bu tezgâh onlara bir taşla iki kuş vurduracaktı. Hem bizi Valent'le ayırmış olacaklardı hem de beni deli gibi gösterdikleri için söylediğim hiçbir gerçeğin herhangi bir hükmü kalmayacaktı. Deli işte, deyip geçeceklerdi. Söylediklerimi ciddiye bile almayacaklardı. Mükemmel bir tuzak. Kusursuz. Bense onların ağında çırpınan bir balıktım şuan.
Başkan umursamaz bir biçimde elleri ceplerinde "Sen bu durumu halledersin, benim işlerim var daha fazla kalamam." diyerek odadan çıktı ve ben sanki orada yokmuşum gibi önümden geçip merdivene doğru yürüdü.
Dayanamıyordum. Beni böylece bırakıp gitmesi şaşıracağım bir şey değildi ama ondan nefret etmeme rağmen içimde bir yerleri kırıyordu. "Baba mı olduğunu sanıyorsun?" Seslenişimle birkaç saniyeliğine duraksadıktan sonra arkasına bile dönmeden yoluna devam etti. "İnsan bile değilsin!"
Kendisinin yok sayılmasına bir saniye bile tahammül edemeyen Vural dikkatimi çok geçmeden kendi üzerine çekti. "Başına bunların neden geldiğini hiç düşündün mü?" Bana doğru bir adım attı ve sağ elinin parmakları saç uçlarımda gezindi. "Sen çok güzel bir kadınsın. Hakkını vermeliyim, çok da zekisin." Bakışları beni beğeniyle hatta yiyecekmiş gibi süzdü. "Her erkeğin arzulayabileceği türde bir kadınsın ama bir kusurun var." Onu dinlemek istemiyordum ama sözlerinin devamında ne saçmalayacağını da merak ediyordum. O an bir tekme atıp kaçma isteğimi bastırdım ve sözlerinin devamını bekledim sabırla. "Asisin, inatçısın, isyankârsın. Bir türlü kaderine razı gelmiyorsun." Kollarımı yumuşak bir biçimde kavrayıp göz göze gelmemizi sağladı. "Senin kaderin benim, Azize. Bunu hiç kimse, hiçbir şey değiştirmeyecek."
Silkelenerek kendimi onun kollarından kurtardım. "Dokunma bana, pislik! Asla senin olmayacağım, duydun mu beni? Bunu o kalın kafana sok! Ölürüm de senin olmam!" Hiddetle bir tokat attım ve ani bir hamleyle sağ dizimi bacak arasına geçirip kaçmaya başladım.
Elim ayağım birbirine dolanıyordu, merdivenleri inerken yuvarlanacakmışım gibi hissediyordum ama durmadım. Çok fazla zamanım yoktu, ona vurarak zaman kazanmıştım ve yerde kıvranmasını fırsat bilerek aşağı kadar inmiştim ama çıkış kapısına yetişemeden yakalanmıştım.
Beni kollarımdan tutup mutfak tezgâhına yasladı. Nefes nefeseydim. Bebek, hızımı düşürmüştü. Kaçamamıştım. Kollarımı kavrayıp önümde birleştiren adamsa sakinliğini koruyordu. "Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi? Asla anlamayacaksın. Benden kaçmak gibi bir çözüm yok senin için. Er ya da geç hayatında yalnızca ben olacağım. Yıllardır bekledim, hayatına girenlerin ve çıkanların arasında sıramı bekledim. Bir bu kadar daha beklerim. Ama senden vazgeçmem."
"Dokunma bana! Allah'ın belası, dokunma!" Kendimi onun kollarından kurtarmaya çalışırken öfkeyle burnumdan soluyordum. "Böylece biteceğini mi sanıyorsun? Eninde sonunda Valentino beni bulacak ve kurtaracak! Beni senin yanında bırakacağını mı sanıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
General Fiction❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...