-4-
❝Lâl❞
Piyano melodisi sesine karışan ayak sesleriyle hafifçe gerilsem de parmaklarımı tuşların üzerinde tutkuyla gezdirmeye devam ettim. Adım sesleri yaklaşıp sahibi elleriyle çıplak sırtımı okşadığında ürperdim. Aklım hâlâ karışıktı. Onunla kalmakla doğru mu yapıyordum bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı, ondan kopamıyordum. Yanlış bile olsa kopamıyordum. Onun da kopmasını istemiyordum.
Duraksayan parmaklarım melodiyi sonlandırdığında piyanonun üzerine kadife siyah bir kutu bıraktı. Durgun bir merakla kutuya baktığımda "Bu ne?" diye sordum.
"Sevgililer günü hediyen."
"İyi de sevgililer günü geçti."
"Biliyorum." Usulca iç geçirdi. "Sevgililer günümüz pek iç açıcı geçmedi, farkındayım. Silahlar, kaos..."
Durgun ses tonuma alaycılık eklenince farklı bir kombinasyon oluşmuştu sanki. "Tanıdığım en romantik mafya lideri olabilirsin."
Valentino da benden geri kalır gibi değildi. "Tanıdığın başka mafya lideri var mı?"
Güldüm. Keyifsiz bir gülüştü. Kafa karışıklığımı ve düşünceli duruşumu yansıtıyordu. "Ne aldın?"
"Aç da bak." Derin kutuya uzandığında açıklayıcı bir ifadeyle ekledi. "Evlilik hakkında düşüncelerini bilmeseydim sevgililer gününde evlilik teklifi ederdim. Ama Dmitri ve İrina'nın davet edildiği akşam evlilik istemediğini açık ve net bir şekilde dile getirince..." Sitemkâr bir iç çekişten sonra devam etti. "Başka bir hediye yaptırmak zorunda kaldım."
Kutuyu açtığımda içinde parıldayan koyu kırmızı taş bana bakıyordu. Lâl taşı. Gümüş bir kafesin içinde gri kanatlara sarılı bir Lâl taşıydı bu. Bu konuda engin bilgilere sahip değildim ama özel işçilik gerektiren bir parça olduğu kesindi. Üzerinde çok çalışılmıştı, belliydi. Daha önce hiç böyle bir kolye görmemiştim. Benzerleri çok vardı ama böylesini ilk defa görüyordum. Hele böyle parlayanını. Yarım yamalak "Bu..." diye mırıldandım. O gelmeden önce hakkında düşündüklerim aklıma geldiğinde utandım. Meğer hepsi birer kuruntudan ibaretmiş.
"Lâl taşı." Elleri omzumda ve kollarımda okşarcasına gezinirken "İsmine yakışan bir hediye olsun istedim. Ve senin gibi parlasın..." dedi. "Ama ikincisi pek mümkün olmadı, senin gibi parladığını söyleyemeyeceğim. Bulabileceğimi de sanmıyorum."
Kinayeli bir ses tonuyla "Ağzın iyi laf yapıyor Don Valentino Riccardo." yanıtını verdiğimde gülüşü sırasında nefesi kulaklarımı gıdıklıyordu. "Daha önce böyle bir kolyeye rastlamamıştım."
"Eşi benzeri yok, özel bir parça. Ben tarif ettim, onlar yaptı."
Büyülenmiş bir biçimde kolyeye bakıyordum. "Bu... Çok, çok güzel..." Dilim tutulmuştu sanki. Görür görmez bana ait olmasını isteyebileceğim bir şeydi. Beni nasıl bu kadar iyi tanıyordu, zevkimi nasıl böylesine iyi biliyordu hiçbir fikrim yoktu ancak on ikiden vurmuştu. Hem zevkimi hem de kalbimi. Ayağa kalkıp ona döndüğümde kolye parmaklarımın arasındaydı. "Çok teşekkür ederim." Sarılıverdim karşımdaki adama.
"Beğenmene sevindim."
"Çok beğendim. Gerçekten." Kolyeyi avuçlarına bıraktığımda "Takar mısın?" diye sordum.
"Elbette." Ona arkamı döndüğümde avuçlarındaki kolyeyi nazikçe boynuma geçirdi ve el çabukluğuyla klipsini taktıktan sonra ensemde dudaklarının sıcaklığını hissederek başımı hafifçe geriye attım. Bu ürperticiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficção Geral❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...