-24-
❝Lâl❞
Yüzünde keyifli bir ifade olan kadın zafer kazanmış gibi dimdik duruyordu. Ancak hata yapmış gibi duraksadı. "Sanırım küçük bir yanlış anlaşılma oldu, düzeltiyorum." diyerek söze giren Zita şaşkınlığımdan fırsat bulmuş gibi ekledi. "Yüksek ihtimalle hamileyim. Kesin sonuç birkaç gün içinde elimde olacak."
Hamileymiş. Eee bana ne bundan? Bize ne yani? Duraksadım ve sakinliğimi koruyarak karşımdaki kadına diktim gözlerimi. "Tebrik ederim hayatım, sizde ne derler bilemiyorum ama bizde Allah analı babalı büyütsün denir." Rahatlığımı koruyarak sorumu yönelttim. "Sonuç olarak biz ne yapabiliriz bu konuda?" Bu kez oyuna gelmeye niyetim yoktu. Bazı olaylar sonucu -başıma gelen milyon tane felaketten söz ediyordum- akıllanmıştım ve fevri davranmamayı öğrenmiştim. Valent'e güvenmeyi de tabii. "Bu güzel haberi kutlamak için bebeğinin babasına gitseydin ya, burada işin ne?"
"Ben de tam olarak öyle yaptım zaten." Zita kaşlarını hafifçe kaldırıp yüzüme baktı. Bu kez beni kandırmanın o kadar basit olmadığının farkındaydı. Baktı pabuç pahalı, şaşırdı tabii. Kısa bir şaşkınlığın ardından karşılık verdi. "Bu bebek Valent'in."
Şaşkındım ama bunu kadının gözüne sokma niyetinde de değildim. Yalan olduğu ortaya çıkacağı hâlde bunu bile bile neden karşıma geçip numara çekiyordu ki? İşkillendirici. "Hayır, değil." dedim kendimden emin bir biçimde. Bir adım gerimde duran adama dönüp bakma gereksinimi bile duymadan ekledim. Ona sonsuz güveniyordum. "Böyle bir şey mümkün değil. Valentino böyle bir şey yapmaz."
İddialı bakışlarıyla yanıtlayan kadın da en az benim kadar kendinden emin görünüyordu. Israrcıydı. "Mümkün olup olmadığını neden müstakbel kocana sormuyorsun?"
Bir adım atıp sağ elimle incecik paltosunun yakasını tuttum. "Bana bak şırfıntı, ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlıyorum ama karşında çocuk yok senin." Öte yandan Valent'in sessiz kalışı da canımı iyiden iyiye sıkmıştı. Neden ağzını açıp iki kelime etmiyordu? O da mı şok olmuştu yoksa? Tıpkı benim gibi. Aniden arkama döndüm. "Sen de bir şey söylesene Valentino, saçma sapan konuşup duruyor. Alacağım ayağımın altına şimdi o olacak!" Onun durgunluğu ve sessizce suratıma bakışı her geçen saniye sinirlerimi zıplatıyordu. "Valentino, öyle bir şey olamaz desene. Niye susuyorsun?"
"Lâl... Sakin kalırsan anlatacağım."
"Anlatılacak bir şey yok, Valentino. Böyle bir şey olamaz. Sen de olamayacağını söylesene." Zita'ya karşı savunmaya geçmemesi, net bir şey söyleyememesi öfkemi körüklemişti. Ona güvendiğim hâlde sessiz kalması içime yok yere bir şüphe düşürüyordu. Acaba mı, diyordu insan. "Valentino sana tek bir şey soruyorum, Zita'nın bebeğinin senden olma ihtimali var mı, yok mu?"
"Lâl..."
"Evet veya hayır diyeceksin. Var mı, yok mu?" Aklım karmakarışık olmuştu. Yüzüme bakarken köşeye sıkışmış görünüyordu ve bu beni hiç olmadığım kadar şüpheye sürüklemişti. Onu hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. "Böyle bir ihtimal var mı?" diye tekrarladım. Sessizce başını öne eğdi. "Var veya yok diyeceksin Valentino, bu kadar basit." Hâlâ aptal gibi ona güvenirken sinirden gülerek dişlerimi sıktım. Bir çocuğa ders öğretir gibi sabırla ne söylemesi gerektiğini tekrar ettim. Sanki bilmiyormuş gibi. "Yok diyeceksin, çok basit." Adamın yüzündeki ikilem donup kalmama sebep olmuştu. Her sessizlik bir kabulleniştir derler, bu da öyle bir kabulleniş miydi? Valentino hayatında ben varken Zita'yla olmuş muydu? Sabrımın son demlerinde sorumu yeniledim. "Son kez soruyorum Valentino, bebeğin senden olma ihtimali var mı yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficción General❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...