-38/2-
❝Valentino❞
Otel toplantısından sonra şirkete gelmiştim. Odamda az önce Isabella'nın getirdiği kahveyi yudumlarken son dosyalar üzerinde çalışıyordum. Telefonum çaldı. Arayan Montrel'di. Yanıtladım. "Evet?"
"Efendim, Lâl Hanım yok."
Koltukta doğruldum merakla. "Nasıl yok?"
"Evin her yanını aradık ama yok. Çıkış yaptığı da görülmemiş. Telefonunu evde bırakmış. Nikolai de burada. Yani Lâl Hanım'ın çıkış yaptığını kimse görmemiş."
Sinirle "Nasıl oluyor bu?" diye hesap sordum. "Buhar olup uçtu mu yoksa?" Sesimdeki alaylı öfkeyle hattın diğer ucundaki adamın öksürüğü karıştı.
"Efendim, maalesef hiçbir fikrim-"
"Oraya geldiğimde fikir üretebilecek bir beynin kalmasını istiyorsan hemen onu bul." Telefonu öfkeyle kapattım. Lâl. Neredeydi yine bu kız? Dünkü kavgamızdan dolayı beni cezalandırdığını, bana meydan okuduğunu düşünüyordum. Başka ne düşünebilirdim ki? Elimdeki kalemi öfkeyle dosyanın üstüne bırakırken kolum kahve dolu bardağa çarptı ve kahve her yere döküldü. Ayağa kalkarken küfürler savurdum. "Siktir!"
Askıdan ceketimi alıp giydim. Odadan çıkınca koridorda duran Isabella'ya yüzüne bakmadan "Masama kahve döküldü, söyle temizlesinler." diyerek asansöre doğru yürüdüm.
Isabella'nın "Ama çok önemli bir toplantınız-" diye seslenmesi üzerine sözünü tamamlamasına izin vermeden "İptal et!" diye bağırdım.
Yaramaz, küçük bir kız çocuğu davranırken kendini tehlikeye attığının farkında bile değildi. Neden bu kadar zor olmak zorundaydı? Başımıza gelen bu kadar şeye rağmen bana güvenmeyi deneyemez miydi? Bir şey söylüyorsam ya da yapıyorsam mantıklı bir sebebim olduğunu anlayamaz mıydı? Son zamanlarda sorduğu soruların sıklığıyla daha çok geriliyordum. Onunla ailem ya da Anna hakkında konuşmak istemiyordum. Konuşamazdım da zaten. Anlatsaydım bile anlamazdı. Bunu biliyordum. Riske atıp her şeyi ona anlatamazdım. Onu kaybetmek pahasına kumar oynayamazdım.
Onu kaybedemezdim.
❝Lâl❞
Taksiden indiğimde derin bir nefes alıp önüne geldiğim eve baktım. Giriş kapısından içeri yürüdüğümde korumalardan biri kulaklığından hemen patronuna haber uçurmuştu. Bu da demek oluyordu ki yokluğum fark edilmişti.
Korkak adımlarım usulca evden içeri girdiğinde etrafta kimse görünmüyordu. Büyük salona geldiğimde Valentino arkası dönük, elleri ceplerinde camdan dışarı bakıyordu. Normalde bu kadar erken gelmezdi. Ortadan kaybolduğumu öğrendiyse demek. Eğer yokluğumu fark etmemiş olsaydı parmak uçlarıma basa basa yukarı çıkardım ama artık saklanmanın bir anlamı yoktu. Salonun ortasına doğru yürüdüm.
Adam arkasını dahi dönmeden buz gibi bir sesle "Hangi cehennemdeydin?" diye sordu. Sesinde durgun bir öfke hâkimdi ve bu en tehlikelisiydi.
Tabii ben kahvaltıda yürek yediğim için bunu umursamadım ve alaycı bir tavırla karşılık verdim. "Dersine çalışmamışsın. Tasmama çip taktırsaydın nerede olduğumu bilirdin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Fiksi Umum❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...