-35/1-
❝Lâl❞
Odamızdaki yatakta doğrulmuş bir biçimde oturuyordum. Her ne kadar iyi olduğumu söylesem de Valent doktor da aynı şeyi söyleyene kadar asla ikna olmamıştı. Doktor gelip başımdaki yaraya baktı. Abartılacak bir şey olmadığını ancak her ihtimale karşı bir süre uyumamam gerektiğini falan söyledi. Ağrım olursa kullanmam için bir iki ilaç verdi ve gitti.
İlaçları alması için elindeki reçeteyi kapıdaki Nikolai'ye bıraktıktan sonra odaya döndüğünde onu bu kadar endişelendirmeme rağmen yüzsüz yüzsüz konuşmaya devam ettim. Çünkü neden yapmayayım? "Bak, ben iyiyim dedim inanmadın. Ne oldu şimdi?"
"Sen elbette iyisin. Tek amacın beni ya sinirden ya da korkudan delirtmek."
"Aksi şekilde davranıyor olsam da hayat gayem bu değil." Tek kaşımı kaldırıp güldüğümde o da gülmek istiyordu ama kendini tuttu. Aklı sıra yaramazlığımı somurtma eylemiyle cezalandıracaktı.
Yanıma kadar gelip yatağın kenarına oturduğunda elimi tuttu. "Senden haber alamayınca korktum. Bir daha bunu sakın yapma. Sana bir şey oldu sandım."
Ben de sağ elimi yanağına götürdüm ve okşadım. "Ben iyiyim, merak etme. Ayrıca da böyle basit bir şeyden ölecek hâlim yok. Postum kalındır benim." Son cümlemden hiçbir şey anlamayan adama "Dayanıklıyımdır yani." diye açıkladım.
"Dayanıklısın diye tüm tehlikeli şeyleri üzerinde denemene gerek yok bence." Hafif yargılayan bakışlarla beni kınadıktan sonra arkamdaki yastığımı düzeltti. "Doktorun söylediği gibi, uyumaman gerekiyor. Elbette sana söylenen her şeyin tersini yapmak gibi bir huyun olduğu için sana güvenmiyorum, bu yüzden yanında olacağım."
"Madem doktor uyuma dedi..." Yatakta hafifçe kımıldandım ve işveli bir biçimde dizlerimin üstünde ona yanaştım. "Biz de uyumayız o zaman." Adamın soru dolu bakışları üzerine ekledim. "Biraz yaramazlık yapmaya ne dersin?"
Başını iki yana salladı adam. "Hayır küçük hanım, uslu duracaksın. Uykunu getirecek aktiviteler de yasak." Yaramaz bir çocuğu uslandırmaya çalışır gibi uyarıcı çıkmıştı sesi.
Tek kaşımı kaldırarak bir kez daha şansımı denedim ve "Sen de uyutmazsın beni o zaman." dedim.
Burnumu sıktı ve "Şansını zorlama, uslu dur." diye mırıldandığında onu daha fazla zaafıyla sınamamam gerektiğini anlamıştım.
Çok sıkılıyordum ve vaktimizi nasıl geçireceğimizi düşündüm. Ellerimi iki yana açtım. "E ne yapacağız o zaman? Böyle boş boş duracak mıyız? Çok sıkıcı!"
"Söyle bakalım, ne yapmak istersin?" Çözüm odaklı yaklaşan adam beni oyalamak için her türlü fikre açık gibiydi. Yorucu fikirler hariç.
"Ne bileyim... UNO falan oynayalım istersen."
"Hiç oynamadım, bilmiyorum."
Hevesle yatakta doğruldum. "Ben öğretirim sana!" Zıplayarak yataktan kalktım ve çekmeceleri karıştırmaya başladım. "Evde sıkıldığımız zamanlarda Wendy'le oynuyorduk. Buralarda bir yerlerde olmalı."
"Lâl, biraz yavaş olabilir misin? Daha yeni başından darbe aldın. Beyin sarsıntısı mı geçirmeye çalışıyorsun?"
"Ya tamam, tamam iyiyim ben. Bir bırak, şu oyunu bulayım." Sondan ikinci çekmeceden çıkmıştı sonunda. "Hah! Buradaymış." Tekrar yatakta Valent'in karşısına oturdum heyecanlı bir şekilde. "Bak şimdi, oyun çok basit. Renklerle ve sayılarla ilgili bir oyun bu." Oyunun nasıl oynandığını anlattım ve oynamaya başladık. Ben Valentino sıkılır diye düşünüyordum ama o da oyundan keyif almış gibi görünüyordu. "Eee nasıl? Eğlenceli mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficção Geral❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...