-51/3-
❝Valentino❞
Gün boyunca doktorun söylediklerini düşünüp durdum. Belki yine boşuna ümitlendiriyordum kendimi. Yine Lâl'in söylediği gibi daha ağır bir hayal kırıklığıyla sonlanacaktı bu görüşme de belki. Ama her şeye rağmen kendime engel olamıyordum. İçim içime sığmıyordu sanki. Lâl'in kurtulmasıyla ilgili en ufak bir umut ışığı bile içimi kıpır kıpır etmeye yetiyordu.
Kapı çaldı ve içeri Montrel girdi. Söylediğine göre Lâl hakkında dedikoduları çıkaran kadınları bulmuştu. Merakla "Anlat." dedim yalnızca.
"Efendim, dedikoduları yayan iki kadın da bulundu."
Detaylar beni ilgilendirmiyordu. Bu yüzden direkt olarak "Onlar olduğuna emin misiniz?" diye sordum.
"Son derece. Kanıtımız da var. Ajanımız ses kaydı almış. Dilerseniz-"
Bunlarla uğraşacak vaktim yoktu. Lâl'in hastalığına odaklanmıştım tam anlamıyla. Basit kadın kıskançlıklarıyla uğraşacak değildim. "Gerek yok, ses kaydını mailime atabilirsin."
"Ne yapmamızı istersiniz?"
"İşlerine son verin."
Hafif çekingen bir ifadeyle "Asistanınız Isabella da bu dedikodulara sebep olanlar arasında. Onun da işine son verilecek mi?" diye soran adam ne karar vereceğimi merak eder gibiydi. Yanıtı basit olmasına rağmen.
Tereddüt etmeden "Evet, gerekli ödemeleri yapıp işine son verebilirsiniz." demekle yetindim. Isabella'nın böyle bir şey yapacağına ihtimal vermezdim ama Wendy'nin de dediği gibi sorumlulardan biriyse ona acıyacak değildim. "Hepsinin işlerine son verin. Bir daha Riccardo şirketi zincirinin herhangi bir halkasına mensup bir iş dalında çalışmalarını istemiyorum." Bu İtalya'nın büyük bir kısmını kapsıyor olsa bile bunu söylerken ikileme düşmedim. Lâl'e yapılan bir saygısızlık bana yapılmıştır ve bana yapılmış bir saygısızlığı affetmezdim.
Yorucu bir iş gününün ardından toplantılarım bittiği için memnundum. Öğleden sonra eve gitmek için arabaya bindiğimde iyi haberi Lâl'e vermek için sabırsızlanıyordum ama bir yanım da bu doktor olayına vereceği aşırı tepkiyi düşünüyordu. Önyargılı davranıp reddedecekti. Yorulmuştu, farkındaydım. Hastaydı. Çok hastaydı ve muhtemelen yalnız olsaydı tüm bu yorucu tedavi seçenekleriyle uğraşmazdı bile. Sırf beni mutlu etmek için acı çekmeyi göze aldığını görebiliyordum. Ancak ben de bunu onun için yapıyordum. Onun beni terk etmemesi için. Gitmemesi için. Çünkü bu tür bir gidişi ben durduramazdım. Çaresizlik canımı hiç bu kadar acıtmamıştı.
Arabada Manrico'yla yan yana otururken adamın düşünceli tavırlarının farkındaydım. Sormama fırsat vermeden "Castelli ailesi senden Fabricio Castelli'nin intikamını alacak, biliyorsun değil mi? Bu aleni bir gerçek." dedi ihtiyar adam.
"Lâl bu durumdayken umurumda değil."
Castelli için ekstra güvenlik sağlamıştım, işi şansa bırakmamıştım ama oturup sabah akşam bunu düşünecek değildim. Daha önemli sorunlarım vardı. Önceliğim Lâl'in tedavisiydi. Manrico da bunun farkındaydı. Bu yüzden herhangi bir karşılık vermedi. Muhtemelen içinden Luigi gibi düşünüyordu.
Eve geldiğimde Manrico girişte güvenliklerle konuşuyordu. Ben içeri geçtim. Kapıyı Nina açtığında yüzünde şaşkın bir ifade vardı fakat ben bunu sorgulayamadan yukarı kattan yükselen çığlıklarla afalladım. Lâl'in çığlıkları. Şaşkınlığım merakımın önüne geçip onu yiyip bitirirken merdiven basamaklarını hızla üçer beşer çıkmaya başladım. Tanrım, lütfen ona bir şey olmamış olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficción General❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...