UYARI: Bu bölümde yetişkin içerik barındıran yoğun şiddet ve işkence sahneleri bulunmaktadır. Okuyacak olanların dikkatine sunulmaktadır.*
-30-
❝Lâl❞
Anlattıklarım beni tuhaf bir biçimde rahatlattı. Sanki sırtımdan büyük bir yük kalkmış gibi ferahlamış hissediyordum. Artık sır yoktu, gizem yoktu. Her şey o kadar berraktı ki bu duyguyla özgürleşmiş hissediyordum. Sanki büyük bir mide bulantısından sonra kusup rahatlamak gibiydi. İçimdeki tüm zehirlerden kurtulmuştum. Yorgun bir ifadeyle ekledim. "Sonra Vural geldi, cesetten kurtulmamız için bize yardım etti falan. Olan biten bu."
Düşünceli bir biçimde anlattıklarımı dinleyen Valentino sıradan bir olayı dinler gibi sakindi. Bu tür şeylere alışık olması sürpriz olmasa gerekti ancak yüzündeki düşünceli ifade başka sebepten olsa gerekti. Çenesini kaşırken "Tamam, bir kaza olmuş ve biri ölmüş anladım. Ama katil Batur olmasına rağmen Vural nasıl seni suçlu gösterebiliyor?" diye sordu. Kafasında oturmamış parçalar olması çok normaldi.
Elindeki görüntüleri işaret ederek yanıtladım. "Kayıtları izlediğinde sen de göreceksin zaten. Hepimiz cesetten kurtulma, kanıtları yok etme, kan izlerini silme konusunda Batur'a yardım ettik. Ama Vural video kayıtlarını öyle bir montajlamış ki sanki cinayeti işleyen de cesedi yok etmeye çalışan da benmişim gibi göstermiş. Yani bu görüntüler beni suçlu göstermeye yeter de artar bile." İç geçirdim suçluluk duygusuyla. "Ayrıca bir cinayeti bile bile susmak da en az cinayeti işleyen katil kadar suçlu yapar beni, orası ayrı." Bir itirafta bulunur gibi samimiydim onunla konuşurken. Evet, bir ilişkiyi yürütmeyi başaramamıştık ama buna rağmen hâlâ en güvendiğim kişiydi Valentino. "Uzun yıllar bunun suçluluğunu yaşadım. Sanki hayatımda her şey yolundaymış gibi bir de bunun yükünü taşıdım. Geceler boyu Okay'ı rüyalarımda gördüm. Onun ölüm anını. Her şey gözümün önünde gerçekleşmişti, bir anda olmuştu. Çok yakındık. Ben bunu atlatamadım. Düşünsene, onun bir ailesi vardı ve onu arıyordu ama o... O toprağın altında bilinmeyen bir yerde öyle sahipsizce gizleniyordu. Bizim yüzümüzden." Kesik kesik nefes aldım. "Bu gidişatı değiştirebilirdim, bunu düzeltmek benim elimdeydi ama yapamamıştım. Bilmiyorum basiretim bağlanmıştı. Çok gençtim, daha 19 yaşındaydım. Odadaki herkes polisi aramamam gerektiğini düşünüyorlardı, polisi aramak istediğim için de beni suçlu buluyorlardı. Manipüle oldum belki de bilmiyorum." Başımı hafifçe yana yatırırken aynı suçluluk duygusunun beni esir aldığını fark ettim. "Napoli'de senin o adamı öldürdüğünü gördüğümde o yüzden fenalaştım. Okay'ın ölüm anı geldi gözümün önüne. Huzursuz edici kötü duygular hissettim. Sanki sana bakarken kendimi gördüm aynada. Ve bu beni korkuttu o an."
"Şimdi o geceki tepkilerini daha iyi anlıyorum."
Taşlar yerine oturmuş gibiydi. Artık puzzleın kayıp parçası tamamlanmıştı. Bir süre aramızda sessizlik hâkimken ikimiz de dalgın ve düşünceliydik. Ben artık ne olacaksa olsun modunda beklerken hiçbir şey umurumda değildi.
Valentino ise sakinlikle "Bundan sonra seni bu videoyla tehdit edemeyecek. Elinde seninle alakalı herhangi bir koz yok." dedi. Güven veren bir tavırla ekledi. "Artık özgürsün."
Acı acı güldüm. "Öyle mi dersin?" Her şey o kadar basit değildi. Keşke olsaydı. Tamam, Vural beni bundan sonra bu videoyla tehdit edemeyecekti ama Başkan'dan kurtulmanın bir yolu yoktu. Bu kadar karmaşık ve çetrefilli bir yaşamın içinden böylesine basit bir yolla kurtulamayacağımı iyi biliyordum. Eh, en azından bu cinayet videosu meselesi çözülmüştü. Bu bile büyük bir gelişmeydi. Ben bunları düşünürken telefonum çaldı. Arayan Haldun abiydi. "Pardon." diyerek Valent'in yanından ayrılıp sürgülü kapıyla suitin diğer tarafına geçtim. "Alo..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficção Geral❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...