-27-
❝Lâl❞
İşte orada, karşımda öylece yatıyordu. Çocukluğumun kâbusu. Yerde acıyla kıvranıyordu. Tehlikeli ve ölümsüz sandığım o adam gözlerimin önünde acı çeke çeke ölüyordu. Boğazına tıkanmış köpüklü kusmuğunda boğularak. Ondan kurtuluyordum. Bir yanım özgür kalıyordu belki de. Yüzündeki o acı çeken ifade için yıllarca beklemiştim. Değil onu öldürmek, ona yaklaşmaya bile cesaret edememiştim. Korkmuştum hep. Şimdiyse korktuğum o adamdan kurtuluyordum.
Her şeyden önce saatler öncesine dönmeliydim sanırım. Tüm bunlar olmadan saatler öncesine...
İstanbul'a dönen uçakta her şeyi düşünmüştüm. Kendi aklımca planlar yapmıştım. Fuat eniştemi aradım. Ondan arabamı getirmesini istedim. Havaalanına iner inmez ona haber vermek için aradım ve arabamı getirmek için yola çıkacağını söylediğimde "Enişte..." dedim. Duraksadım.
"Efendim, Lâl?"
"Evdeki kasada bana ait bir şey var. Arabamla beraber onu da getirebilir misin?"
"Tabii, nedir?"
"Kasada duran siyah bir kutu. Yalnız içini açma olur mu?"
Şüpheyle "O kutuda ne var, Lâl?" diye sordu Fuat.
"Hiç. Bana ait nakte çevirilebilecek birkaç şey. Önemli bir şey değil." Yalan söyledim. Çünkü açmasını istemiyordum. Beni engellenmesini istemiyordum. Artık kimsenin yapacaklarıma karışmamalıydı. Bu zamana kadar çok şeye susmuştum. Bitmesini beklemiştim. Hiçbir şeyin sonsuz olmadığını düşünen ben, acının ve ruhuma edilen bu işkencenin de sonsuz olmadığını düşünmüştüm. Yanılmıştım. Bu yanılgı bana koca bir hayata mâl olmuştu. Ve kaybettiğim bebeğime... Onu koruyamamıştım. Şimdiyse her şey için çok geçti. Geri kazanılamayacak kadar çok şey kaybetmiştim ve artık kaybedecek bir şeyim kalmamıştı. Kendime bir söz verdim. Görülmesi gereken hesap kalmayacaktı. Herkesten tek tek hesap soracaktım. Hesaba katılmamış sürprizleri bilmeden.
Havaalanında beni karşılayan Fuat önce baştan aşağı beni süzdü. Onunla pek de konuşacak vaktimiz olmamıştı, bebeği kaybettiğimi bile beni gördüğümde anlamıştı. Üzgün bakışlarla bana baktı ve sarıldı. O an belki de ağlamamı, ona içimi dökmemi bekliyordu. Eski Lâl olsa öyle yapardı ama yapmadım. Artık ağlayamayacak kadar hissizleşmiş, birilerini ağlatacak kadar acımasız biri hâline gelmiştim. Kaybedecek bir şeyim kalmadığı için kuş gibi hafiftim.
"Hadi, şurada bir kahve içelim." dedi Fuat.
Pek oyalanmak istemiyordum. Yapılacak çok şey vardı ama eniştemi kırmak istemedim. Böylece şüphe de çekmemiş olacaktım. O yüzden onaylayarak başımı salladım.
Sakin bir yere oturduk ve kahvelerimizi içerken ondan beklediğim sorular gelmeye başladı. "Valentino neden gelmedi? İşleri mi yoğundu?"
"Hayır enişte, ayrıldık biz. Daha doğrusu, ilişkimize ara verme kararı aldık."
Cevabını bildiği bir soru sormanın farkındalığıyla bana baktı. "Bebek olayı yüzünden mi?"
"Öyle de denebilir." Ellerim tembelce kahve bardağımla oynarken iç geçirdim. "Boş ver, enişte. Aslında en iyisi oldu biliyor musun? Ben ona çok zarar veriyordum." Kendi iç hesaplaşmamın içinde boğuluyormuşum gibi hissettim. "Kuzeni Luigi ilk tanıştığımızda birbirimize uygun olmadığımızı ve birbirimize zarar vereceğimizi söyleyip beni uyarmıştı. O beni hiç istemedi. Ama haklıydı." Başım söylediklerimi onaylarcasına yavaş yavaş sallandığında tekrarladım. "Haklıydı. Ben ona zarar veriyorum, enişte. Onu severken bile ona zarar veriyorum. Çünkü ben sevmek nedir, sevilmek nasıl bir şeydir bilmiyorum. Hiç şefkat, sevgi, aşk duygularını tatmadım. Hep tattığımı sandım. Bu yüzden kimseye güvenemedim. Hiçbir zaman kendimi kimsenin kollarına güvenle bırakamadım. Beni koruyan biri hiç olmadı. Hep kendi kendimi korumak zorundaydım. O kâbus dolu aile evinde sürekli savunma hâlinde olmaya alışmıştım. Sonra biri geldi, beni gerçekten sevdi. Bunları ilk defa onunla yaşarken bocaladım. Onu severken zarar verdim, acımı yaşarken bile onu hep ittim, kendimden uzaklaştırdım, onu suçladım. Ve onu suçlarken bile o mahkemede kendimi yargıladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Fiksi Umum❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...