-20/1-
❝Lâl❞
Valentino'nun elindeki zarfın içinden çıkan fotoğraflarıma ve o kâğıttaki nota baktım. Kaçıp saklandığım, Bodrum'da geçirdiğim o dönemde Ufuk'un benden habersiz çektiği fotoğraflarım ve onların kendisinde kalmasını yanlış bulduğu için bir zarfla ilettiği bu not...
"Bu fotoğrafları iznin olmadan çektiğim için üzgünüm, böyle güzel bir manzarayı kaçırmak istememiştim. Sanata gönül vermiş her insan bunu yapar. Sen güzel bir sanat eseriydin. Bu yazdıklarımla haddimi aştıysam üzgünüm. Belki gitmeseydin, burada kalsaydın her şey farklı olabilirdi. Yarım kalan bu hikâye belki başka bir hikâyenin daha güzel son bulmasına neden olur. Mutlu olmanız dileğiyle...
Ufuk."
Hiç önemsememiştim yazdıklarını. Belki bir daha hiç karşılaşmayacağım birinin bana döktüğü duyguları neden bu kadar önemli olsun ki benim için? Ancak Valent'in yüzüne baktığımda bu durumdan hiç hoşlanmamış görünüyordu. Hâliyle. "Ufuk'u tanıyorsun."
Aşağı yukarı başını salladı. "O hadsiz genç. Evet, tanıyorum." Odada gergin adımlarla yürürken "Ama bunları yazacak cesareti nereden bulduğunu anlamıyorum." dediğinde sesindeki sert tını irkilmeme sebep olmuştu. Bakışları nota gitti ve üstüne basa basa okudu. "Sen güzel bir sanat eseriydin. Belki gitmeseydin, burada kalsaydın her şey farklı olabilirdi. Yarım kalan bu hikâye belki başka bir hikâyenin daha güzel son bulmasına neden olur." Not kâğıdını sertçe silkeledi. "Bu ne demek oluyor? Nedir bu, Lâl?"
"Valentino, biraz sakin olabilir misin?"
"İki gündür tanıdığın bu adamın sana bu notları yazma cüretini nereden bulduğunu açıklarsan belki sakinleşebilirim, Lâl."
"Bilmiyorum. Hakkımda ne hissettiğini nereden bilebilirim?" Kıskanmasını anlayabiliyordum, bu yüzden alttan alma gayreti gösterdim başımı iki yana sallayarak. "İnsanların aklını okuyamıyorum ne yazık ki."
Çok fevriydi. "Bu adam sana böyle bir notu yazacak cesareti nereden buluyor? Ve en önemlisi, sen bunu neden hâlâ saklıyorsun Lâl?" Sesi bağırır gibi yüksek perdeden çıkmıştı.
"Sen ne demek istiyorsun ha? Benim onu ayarttığımı mı ima ediyorsun?" İşte şimdi ben de öfkelenmiştim. Çünkü suçlayıcı tavırları canıma tak etmişti. Kıskanması, hoşuna gitmemesi çok normaldi ancak üslubu hoşuma gitmemişti. Yanıt vermesine fırsat bırakmadan ben de bağırmaya başladım. "Kendine gel Valentino, bana böyle bağıramazsın! Çocuk yok senin karşında!" Oysa sandığı gibi özenle sakladığım bir şey değildi. Varlığını bile unuttuğum bir nottu bu. Attım sanmışım, çantamın bir köşesinde kalmış. "Sen ne demeye çalışıyorsun Valentino? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" Sakince yutkunduğumda öfkelendiğimi hissedip sesimi alçalttım. "Ayrıca böyle bir şey yüzünden bana neden bağırıyorsun şimdi?"
"Saçmalama, onu ayarttığını falan ima etmiyorum! Bunu düşünmedim bile!" Sesli bir soluk alıp verdi. "Bu adamın niyeti belli değil mi, Lâl? Sana karşı hisleri oluşmuş belli ki. Neden hâlâ onun gönderdiği bu lânet şeyleri saklıyorsun?"
"Saklamıyorum!" Sakinleşmeye çalışırken sağ elimi saçlarımdan geçirdim. "Hususi yaptığım bir şey değil, sadece çantamda kalmış. Dönüp bakmadım bile!" Bu konu yüzünden kendimi savunmak zorunda kaldığıma inanamıyordum. Olmamış bir şey yüzünden benden hesap soruyordu. Benim hâlimi görmüyordu bile. "Bir not meselesini nerelere kadar getirdin, farkında mısın Valentino? Beni kırmana değiyor mu gerçekten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Fiksi Umum❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...