-28-
❝Lâl❞
Valent'in otelinden içeri girerken bir etrafa bir de adama baktım. Bizi otele götürmesini isterken kendi oteline götürmesiyle ilgili bir şeyden bahsettiğimi hatırlamıyordum. Bunu sesli bir biçimde dile getirmekten de çekinmedim. "Bizi otele götür derken kendi oteline getirmeni kast etmemiştim." Gerçi ben de ne bekliyorsam...
Kaşlarını hafif havaya kaldıran adam özgüvenle bana baktı. "Seni yabancı ve güvenliksiz bir yerde bırakacağımı düşünmüyordun herhâlde."
Kerem aramızdaki konuşmaları sessizce dinlerken hayretle otelin içini inceledi ve meraklı bakışlarla bana döndü. "Burası onun oteli mi?"
"Otellerinden biri." Genç çocuğun kaşları hayretle havaya kalkarken memnun bir ifadeyle başını salladı.
Valentino çağırdığı asansöre bizi buyur ettikten sonra yanımdaki boşluğa yerleşti.
Arkamızda kalan Kerem merakla camlı asansörden etrafı seyretmeye devam ediyordu. Valent'e "Sorması ayıp ne iş yapıyorsun da bu kadar kazanıyorsun sen?" Aklında bin bir soru doluştuğu sesinden anlaşılıyordu.
Kendisine durumu yavrum Valent abin mafya diye açıklayamazdık, hâliyle benim onu geri püskürtmem daha akıllıcaydı. "Sorması ayıpsa niye soruyorsun? Seni ilgilendiren, bilmen gereken bir iş yapmıyor."
"Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz derler. Ondan sordum öyle." Gözlerini devirdi Kerem. "Tamam ya, Allah Allah... Yemedik sevgilinin işini."
"O benim sevgilim değil."
Kollarımı kavuşturup Valent'in tarafına bakmamaya çalışsam da onun memnuniyetle tebessüm ettiğini, gülmekten kendini alamadığını görebiliyordum. "Çocuk merak ediyor Lâl, ne var bunda? Neden ters cevaplar veriyorsun?" Şaka yollu takıldığı çok açık bir ses tonuyla ekledi. "Yoksa ilginin benim üzerimde olması seni rahatsız mı ediyor? Hep ilgi senin üzerinde olsun istiyorsun değil mi, hadi itiraf et." Elleri ceplerinde gerindi iç geçirerek. "Bazı ünlü kaprisleri."
"Valentino."
"Efendim?"
Onunla laf dalaşına gelmemek için sustum ve kaçıncı kata geldiğimize baktım. "Gelmedik mi hâlâ odamızın katına? Ne kadar yavaş asansörleriniz var." Bilmediğim tuşlara basıp durdum.
Alaycı bir ses tonuyla "Asansörlerimizi bozduktan sonra onlara suç atman ne hoş." derken keyifli görünüyordu. "Ha eğer asansörü bozup benimle baş başa kalma niyetindeysen şuan doğru bir zaman değil bana kalırsa." Bakışları Kerem'i işaret ederken anlamsızca homurdandım.
Kerem'se o an flörtöz sohbetimizi dinlerken otel manzaralarına iç geçirdi. İçten içe "Benim de böyle çok kazandığım bir işim olur mu be..." diye mırıldanırken sadece kendi duyabileceği bir sesle hayıflandığını sanıyor olmalıydı. "Bu kadarında gözümüz yok, kimseye muhtaç kalmayacak kadar kazansak yeter aslında."
Ona doğru eğildim ve "Bunun için okuman falan gerekiyor farkındasın değil mi?" dedim. Şuan sinir bozucu bir sürü öğüt veren büyükler gibi hissediyordum kendimi. Ayrıca okumakta gözü yokmuş gibi görünen bu çocuğa önyargılı yaklaşmak istemedim. "Okuyorsun değil mi?"
Geçiştirir gibi "He, he okuyoruz işte bir şeyler." yanıtını verdiğinde önyargımın çok da yersiz olmadığını anlamıştım.
"Kaç yaşındasın sen?"
"16."
Onu cesaretlendirmek istercesine karşılık verdim. "Hayallerine ulaşmak için o kadar da geç değil, ha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Napoli'de Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - II ღBİTTİღ
Ficción General❝ Halikarnas'ta tanıştık, olağanüstü bir tanışmaydı. Bir barda, sarhoş kafayla. Ve Halikarnas'ta bir gece demiştik, tek bir gece. Planımızda âşık olmak yoktu. Gözlerimi açtığımda Beyrut'a giden bir jetteydim, kaçırılmıştım. Oradan da Napoli. Sonra t...