————————————————————————
"Bak sen şu , Parkinsona. Sonunda büyümüş de birilerine kafa tutmayı öğrenmiş." deyip elindeki asasını ağzına doğru tutarak kahkaha attı Delphi. Bu gülüşü onun tam bir manyak olduğunu kanıtlardı.
"Sana şöyle izah edeyim, Delphi. Birine kafa tutacaksan ya aptal olacaksın yada elinde bitirici rolü oynayan koz olacak." deyip Delphiye doğru bakıp neşeli bir şekilde nefes verdi Pansy. Ağzının böylesine laf yaptığını bilmiyordum doğrusu.
"Bir fareye yem olmak için çaba harcamadım. Tek bir asa hareketimde göçüp gideceğini unutuyorsun Parkinson." dedi Delphi. İkisinin atışmasının uzamaması için araya girdim.
"Kendini bu kadar önemli biri olarak görmen beni şaşırttı Delphi ama ne yazıkki artık odalarımıza gidip dinlenmeliyiz." dedim ve odadan çıkıp üst kata yöneldik. O kızı her gördüğümde onu kızdırmak istiyordum,sürekli.
Benim odam ile Draco'nun odası karşılıklı olduğu için Draco kendi odasına girip eşyalarını koydu, ben ve Pansy de benim odama geçtik. Bu akşam Pansy burada benimle kalacaktı o yüzden onun eşyalarını da dolabımın yanına koyduk. Pansy'nin gülmeye başlaması ile ona dönüp garip bir şekilde onu inceledim, gülüşü uzakta olan birinin rahatlıkla duyacağı kadar yüksekti çünkü.
"Böyle deli gibi neye gülüyorsun acaba Pansy?" dedim.
Elini karnına götürüp zorla gülmesini tutup konuştu.
"Dikkat ettin mi bilmiyorum ama Delphi'nin gözünde korkuya rastladım. Birşeyleri bilip bilmediğimizden korktu."
"Sen katıla katıla buna gülüyorsun yani? Deli kız." deyip yatağa oturdum.
"Tabiki de güleceğim, sonuçta o bizim düşmanımız." dedi Pansy.
O sırada kapıyı tıklatıp içeriye giren Dracoya baktım. Üstünü bile değiştirmişti. Siyah boğazlı kazağının üzerine giydiği bej rengi gömlek ve siyah pantolon ile yanıma oturana kadar onu izledim. Neden her giydiği şey yakışıyordu? Bunu ben düşünüyorsam diğer kızlarda düşünüyor olmalıydı. Bir anlığına içimde sinir duyguları artmıştı, kıskançlık sinir bozucu birşeydi.
"Ben birazdan dışarı çıkacağım, ufak bir işim var." dedi Draco.
"Daha eve yeni geldik, ne işi ki bu?" deyip tek kaşımı kaldırdım. Benden birşey saklamayacağına söz vermişti, yalan söyleyemezdi.
"Bunu burada konuşamam kızlar sabredin, yakında anlayacaksınız zaten." deyip ekledi.
"Hem bunu boşverin de ben gidene kadar birşeyler konuşalım."
.
.
.
Yazar anlatımı
Draco kızlarla sohbet ettikten sonra evden çıktı. Gideceği yeri biliyordu, Knockturn Yolu.
Okulda iken Dobby'ye Delphi'yi takip etmesini söylemişti ve Dobby de görevini başarı ile bitirmişti. Delphi birazdan Knockturn yolunda bir ölümyiyenle buluşacaktı ve ne işler çevirdiklerini görmek için Draco da oraya gidiyordu.
Geçen kısa bir zamanın ardından Draco ikilinin buluşacağı yere gelmiş ve orada bekleyen ölümyiyeni izliyordu. Delphi de geldiği zaman ikili, dar ve tenha koridorlardan ilerledi. Draco da arkalarından...
Boş bir alana geldikleri zaman Delphi fırsatını bulduğu gibi karşısındaki ölüm yiyene asasını çekti. Bunu gören ölümyiyen de asasını çekti. İkili karşılıklı düellolar yapıyordu ama ölümyiyen, Delphi'nin karşısında daha yavaş kalıyordu. Delphi ise hızlı ve çevik bir hareketle karşısındakine peş peşe Crucio lanetini savurdu. Zavallı adam yerde acı çığlıklar ile çırpınıyordu. Delphi öylesine öfke doluydu ki Draco bunun sebebini merak etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco Malfoy ve Asil Cadı
FanfictionKaderi ünlü Harry Potter'a benzeyen Elena Bella Little çevresindeki insanlara göre kendinde gördüğü değişikliklerin farkına vardığı anda büyücülük okulundan gelen kabul mektubu ile yeni bir dünyaya adım atmıştır. Asıl kimliğini okul yaşantısı sıra...