🪄 37. Bölüm 🪄

172 12 0
                                    

Açıkçası hiç 1 hafta kadar ara vermemiştim, genellikle hergün bölüm atarım ama bu sefer farkettiğim birşey vardı. Bu 1 haftalık süreçte kimse yeni bölüm istemeyince bende biraz düşündüm. Oy sınırı koymak istemiyorum ama en azından emeğe saygı olarak birer oy atmanızı rica ediyorum. 💕

İyi okumalar💕
————————————————————————Hepimiz bahçede toplanmış diğer okullardan gelecek olanları bekliyorduk. Herkes nasıl geleceklerini merak ediyordu ve biz konuşurken yüksek seste bir kişneme sesi ile hepimiz sesimizi kesmiş havaya bakıyorduk. Yaklaşan kişneme sesleri arttıkça en sonunda at arabasını çeken kanatlı 4 at göründü gökyüzünde. Salına salına okula doğru iniş yaptılar.

Bu sefer Karagöl'den suyun dalgalanma sesi geldiğinde hepimiz göldeki sandalın nasıl koca bir gemiye dönüştüğüne şahit olmuştuk.

Herkes geldiği zaman ortak salonda onları şarkı söyleyerek karşıladık. Dumbledore kürsünün orada durmuş şarkıyı yönetiyordu. Şarkıyı bitirdiğimiz zaman Beauxbatons'un kız öğrencileri kısa bir dans seremonisi yapıp Hufflepuff masasına oturdular.

Durmstrang'ın erkek öğrencileri ise ellerindeki sopalarla ritim tutarak taklalar attıkları kısa bir gösteri yapıp bizim masamıza oturdular. Hepsi oldukça iri yapılı ve yakışıklıydılar.

Dumbledore ayağa kalkıp hafifçe boğazını temizledi ve önünde duran kupaya doğru yürüdü.

"Hepiniz hoşgeldiniz Hogwarts'a. Umarım çok iyi vakit alacağınız bir süreç olur."

"Evet bu kupa Üç Büyücüyü seçecek olan kupa. Yarına kadar vaktiniz var, iyi düşünün çünkü geri dönüşü yok. Kurallar kesin. Ayrıca 17 yaş sınırı var bu yüzden Hogwarts'ta son sınıf öğrencileri katılabilir." deyip ellerini sallayıp şöleni başlattı.

Durmstrang öğrencileri ile konuşan Dracoya takıldı gözlerim...  Sanırım ona baktığımı farketmiş olacakki bana baktı. Ona kaşlarımı çattığım zaman kafasını tekrar arkadaşlarına çevirdi. Hala seviyordum ve sevmeye de devam edecektim ama yaptığının pişmanlığını yada üzüntüsünü yaşamasını istiyordum.

"Hiçbirşey yememişsin, hasta mısın?"

Pansy'e baktığım zaman kafamı olumsuz anlamda sallayıp tabağımda ki köfteyi ağzıma attım. Birsüre konuşmadan etrafı izledim ve farkettiğim birşey vardı. Pansy sıklıkla Gryffindor masasında oturan Harry'e bakıyordu. Hafifçe sırıttım. Kesinlikle bu konuyu yatakhaneye çıktığımızda konuşmalıydık.

"Turnuva heyecanlı olacak değil mi Elena?"

Gözlerimi sözün sahibine çevirdiğim zaman Oliver olduğunu anladım.

"Oldukça heyecanlı olacak. Anlarsın ya." diyip sahte bir gülümseme sundum Oliver'a. Hoş çocuktu ama biraz garipti. Bazı zamanlarda çok aval aval bakınırken bazı zamanlar da oldukça tehlikeli görünüyordu.

"Doğrusunu söylemek gerekirse bir Başkan yardımcısı olarak seni örnek alıyorum." diyip tabağındaki kaşarlı patatesi ağzına attı.

"Aslında çok da büyütülecek bir yönüm yok. Sadece fazla saygılıyım. Eğer merak ediyorsan söyleyeyim, sende oldukça saygılı birisine benziyorsun." deyip gülümsedim.

Ufak bir sırıtış ile ensesini kaşıdı. Dudaklarını yalayıp ellerini birbirine kenetleyip konuştu.

"Belki birbirimizi tanırsak daha çok ortak yönlerimiz çıkabilir, ah tabi sen de istersen. Eğer merak ediyorsan söyleyeyim, ben seni tanımak isterim." dediğinde ikimiz de kahkaha atmaya başladık. Benim cümlemi bana kullanması komik gelmişti. Ne diyeyim, herkes kendi hayatına devam ediyorsa benim de etme hakkım var değil mi?

"Olur, bende seni tanımak isterim."

.

.

.

"Pansy, birşey soracağım ama sadece soru. Harry'e karşı birşeyler hissediyor olma olasılığın var mı?" dediğimde Pansy'nin eliyle ağzımı kapatışına sırıttım.

"Sessiz ol, delirdin heralde? Ah umarım kızlar duymamıştır." deyip etrafa bakındı. Pansy'nin içini rahatlatmak için odadaki kızların zihnine girip beni duyup duymadıklarını kontrol ettim, kimse duymamıştı bile. Yine de kendi alanımıza sessizlik büyüsü yaptım.

"Emin ol kimse duymadı. Hadi anlat o zaman, en yakın arkadaşım ve kardeşim ha? Hahaha."

"Bak anlatacağım ama gülme." deyip dudaklarını büzdü Pansy.

"Dinliyorum." dedim.

"Edward ile Noel tatilinin ikinci günü tartışıp ayrıldık. O günden sonra Noel tatilinde bazı şeyleri düşünmek için çokça zamanım oldu. Mesela kütüphane çıkışında bana karanlık tarafı terketmeye yönelik söylediklerin, aydınlık tarafta omuzlarına çok büyük bir sorumluluk yüklenmiş ve herkesin ondan büyük beklentileri olan Harry'i düşündüm. Gerçekten de yaşına göre çok fazla şey yaşadığını düşünürken ondan hoşlanmaya başladım." dediğinde dolu gözleri ile bana bakıyordu. Şuan da yavru kedilere benziyordu ve ona kıyamıyorum.

"Peki neden üzgünsün? Harry çok iyi birisi."

"Çünkü ben ondan hoşlansam da o benden asla hoşlanmaz. Ailem, geçmişim, yer aldığım taraf..." dediğinde omuzlarını düşürmüş ve ağzından hıçkırık sesi gelmişti. Kendime doğru çekip sarıldım.

"Geçmişin, ailen bunlar birini sevmeyi etkilemez, birini sevmek için sebep de gerekmez çünkü sadece seversin. Bulunduğun tarafa gelince, eğer düşünmeye fırsatın olduysa neden birlikte aydınlığa geçmiyoruz? Görüyorum Pansy, aydınlık tarafı istiyorsun, mutlu olup hayatta kalmayı ve sevdiğin kişi ile beraber olmayı istiyorsun. Geride bıraktıkların kendi isteği ile orada kalıyorlar, neden kendini suçlu hissedesin ki?"  deyip devam ettim.

"Karanlık tarafta beni her ne kadar sevmese de annem var. Aydınlık tarafta ise babam ve kardeşim var. Ben zamanı gelince annemi ardımda bırakmaya mecburum çünkü orada kalmak onun seçimiydi." dedim.

Pansy geri çekilmiş ve elleri ile gözlerini siliyordu.

"Nasıl başaracağız Elena? Biz henüz 14 yaşındayız." dedi Pansy.

"Merak etme, aydınlık taraftakiler her zaman doğruyu seçene yardım eder." dedim.

.

.

.

"Evet sıra kupanın 3 Büyücüyü seçmesine geldi. Hepiniz yerlerinize oturun. İşte o an..." Dumbledore ellerini kupanın etrafında salladığı zaman mavi olan ateş pembeye dönüp ateş püskürttü ve içinden bir kağıt fırladı.

Dumbledore elindeki kağıtta yazanı salonda yüksek sesle duyurdu.

"Victor Krum, Drumstrag."

Kafamı çaprazımda oturan Victor'u çevirdim. Arkadaşları ile sevincini gösteriyordu.

Ateş kadehinin mavi yansıması tekrar pembeye dönüşünce bir kağıt daha fırladı.

"Fleur Delacour, Beauxbatons."

Karşı masamızdaki mavi üniformalı kızlar gülüşüp Fleur'u tebrik ettiler.

Sıra sonuncu(!) şampiyona geldi.

"Cedric Diggory, Hogwarts."

Salonda yüksek sesli bir alkış tufanı oluşurken ateş kadehi tekrar pembeleşince herkes susmuştu.

Dumbledore gerçekten de şaşırmış rolünü iyi oynuyordu. Kağıdı eline alıp sesli bir şekilde okudu.

"Harry Potter."

Etrafımızda oluşan dalgalanmaya kulak asmamaya çalışsam da bazıları haddini fazla aşıyordu. Onlara küçük bir büyü yollamanın zararı olmaz diye düşünüp bazılarına kusturan, bazılarına da kaşıntı büyüsü yolladım. Çenelerini kapatsalar iyi olur çünkü o benim kardeşim. Kimse onun hakkında bu şekilde konuşamaz!

————————————————————————

Draco Malfoy ve  Asil CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin