Sorunsuz bir şekilde okula gelmiş ve ortak salonlarımıza çıkmıştık. Boylarımızın uzamış olmasından kaynaklı artık görünmezlik pelerinini ortak bir şekilde kullanamadığımızdan ben animagus halinde gelmek zorundaydım.
Hızlı bir şekilde pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Yatakhanemizin manzarası Karagöl'e baktığı için ayın yansıması odayı dolduruyordu. Uzandığım yerden elimi ay ışığına doğru tutup parmağımdaki safir yüzüğe baktım. Zaten koyu mavi olan yüzük ay ışığının altında daha da güzel gözüküyordu.
Böylesine güzel bir yüzüğün babamda ne işi olduğunu anlamasam da yine de ondan olmuş olması güzeldi. Sayesinde artık güzel bir yüzüğüm vardı. Ama merak ettiğim başka birşey ise bu yüzük sanki bir nişan yüzüğü gibiydi. Yüzüğü parmağımdan çıkarıp içinde yazı olup olmadığına baktığım zaman ise gözlerim kocaman açılmıştı.
Yüzüğü ay ışığına tuttuğum zaman içinde yazan şey şuydu Sirius&Bellatrix. Babamla annem nişanlanmış mıydı? Öyle birşey olsaydı Cissy teyzem bu konudan bahsederdi. Peki nişanlanmadıysalar bu yüzük neyin nesiydi?
.
.
.
Sabah uyandığım zaman Pansy'nin giyinmiş ve saçını yaptığını gördüm. Hızla saate baktığımda acele bir halde yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Okula geç döndüğümüz için uyuyakalmıştım. O kadar hızlı hareket ediyordum ki gömleğimin düğmelerini bile atlayarak iliklemiştim. En son ayakkabımın son eşini giyecekken durdum. Bir saniye, madem geç kalacaktık Pansy neden beni uyandırmamıştı?
Ayakkabımı giyip aynaya bakarak saçını ören Pansy'nin arkasına geçtim. Saçlarının devamını örmek için saçlarını ellerime alıp örmeye başlarken konuşuyordum.
"Pansy madem uyandın ve saat yaklaşıyor neden beni de uyandırmadın ha canım arkadaşım? Biliyorsun ilk dersin Umbridge ile olduğunu, güzelim benim." deyip örgünün ucunu toka ile bağladım.
"Baktım uyurken oldukça rahatsın bende uyandırmak istemedim." derken bana bakmıyordu bile.
"Sen bana mı küstün bakayım? Evet evet bana küsmüşsün." deyip Pansy'nin yüzünü kendime doğru çevirdim.
"Neden küstün bakayım küçük tatlı yılanım?" dediğim zaman yüzünü buruşturup yavaşça koluma vurdu.
"Küçük tatlı yılanım mı? Bunu duymamış gibi yapıyorum. Ayrıca ben sana küsmedim sadece dün uyuyacağını söyleyip çıktığın için odaya gittiğini düşünüyorduk ama ben bir geliyorum ki sen odanda bile değilsin. Draco ile okulda aramadığımız yer kalmadı. En son kütüphanede Ron ve Hermione'ye rastladık da onlardan öğrendik nerede olduğunu." dediği zaman kırgınlığını şimdi anlamıştım.
Ben sadece kısa bir süreliğine gitmiştim ayrıca bunda abartılacak birşey yoktu ya. Onlara söyleseydim gitmemin yanlış olduğunu ve kendimi tehlikeye attığımı söyleyeceklerdi. Söz konusu babam olduğunu bilseler de benim için gitmeme engel olacaklardı.
"Üzgünüm Pansy hem bak sana ne göstereceğim." deyip parmağımdaki yüzüğü Pansy'e gösterdim. Pansy'nin kırgınlığı o anda geçmişti bile. Gözlerini yüzükte gezdirip yüzüğün ne kadar güzel olduğunu söylüyordu sürekli.
"Bu çok güzel. Rengine bakar mısın beni benden aldı. Nereden aldın bunu? Hogsmeade gezisinde birlikte bana da alalım." dedi peşpeşe.
"Sakin ol dostum. Bunu bana babam verdi. Ondan hatıra olarak birşey almanın doğru olacağını düşündüm ve babama bunu söylediğimde bana bu yüzüğü verdi." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco Malfoy ve Asil Cadı
FanfictionKaderi ünlü Harry Potter'a benzeyen Elena Bella Little çevresindeki insanlara göre kendinde gördüğü değişikliklerin farkına vardığı anda büyücülük okulundan gelen kabul mektubu ile yeni bir dünyaya adım atmıştır. Asıl kimliğini okul yaşantısı sıra...