Tüm müritler evden gitmişti. Lord, annem ve Delphi hariç. Üçlü hala toplantı salonundaydılar ve bizde oturma odasında oturmuş sessizce bekliyorduk. Bay Malfoy'un toplantı sırasında Draco'nun yanında beni de koruması beni şaşırtsa da çok mutlu etmişti. Bir baba gibi korumuştu beni de. Belki de zamanında babamın kendisine yaptığı iyiliği şimdi kendisi yapmak istiyordur.
Kapı açılma sesini duyunca Bay Malfoy ve teyzem ayağa kalktılar. Draco ve ben de ayağa kalktığımız da odanın kapısı açıldı. Karanlık silüeti ile lord karşımızda duruyordu. Yüzü çok kızgın bir haldeydi.
"Lucius, Delphiyi mahzene götür. Suçunu kabul edene kadar da ona yemek verme! Bana yapılan ihaneti kızım yapmış dahi olsa göz yummam!" deyip ortadan kayboldu. Bay Malfoy teyzeme bakıp konuştu.
"Tatlım ben işleri halledip geleceğim, sen çocuklarla evde kal. Dışarıya çıkmayın." dedi ve hızla odadan çıktı.
"Duydunuz değil mi çocuklar? Dışarıya çıkmak yok." dedi teyzem.
"Anne, teyzem yukarıda değil mi?" dedi Draco.
"Evet canım Bella yukarıda. Neden sordun? Konuşmak için ise şuan çok sinirli olduğuna eminim, daha sonra konuşursunuz." dedi teyzem.
"Hayır konuşmayacağım. Sadece Delphi'yi onun elinden aldığımız için sana da çok kızgın olacaktır. Sanırım bizde kalması pek de uygun olmaz. Hem seni hem de Elena'yı üzecektir." dedi Draco. Ailesini ve sevdiğini böylesine düşünmesi beni gururlandırıyordu. Yanlış bir tercih yapmadığımı ona bakarak anlayabiliyordum.
"Bunu biliyorum oğlum. Merak etme ben uygun bir şekilde onu göndereceğim. Şimdi söyleyin bakalım kim benim o lezzetli kurabiyelerimden istiyor?" deyip gülümsedi teyzem.
"O güzel kurabiyeleri kim istemez ki? Ben bir tabak yiyeceğimi söylüyorum." deyip ayağa kalktım.
"Bende keyifli bir şekilde kurabiyelerden yerim." dedi Draco.
Teyzem'e oturmasını söyleyip mutfağa girdim. Tabakları ve bardakları çıkardım. Tabaklara çeşitli kurabiyelerden, bardaklara ise limonata doldurup tepsiye dizdim. Tepsi ile birlikte salona geçtim. Yanan şöminenin karşısında duran puf yastıkların ilerisine tepsiyi bırakıp yastıklardan birine oturdum.
Teyzem ve Draco da yanıma oturdukları zaman herkes tabağını ve bardağını aldığında sohbetler eşliğinde tatlılarımızı yedik.
.
.
.
"Bu kız kesinlikle Bella'ya çekmiş, başka türlü bir açıklaması yok çünkü." dedi Bay Malfoy.
Akşam saatlerinde gelmişti ve suratı asıktı. Geldiği gibi kendini koltuğa bırakmıştı Bay Malfoy. Teyzem neler olduğunu söyleyince de o sözü söylemişti.
"Bella'ya benzediğini bende bugün farkettim. Bella da kafasına koyduğunu yapardı, kötü birşey olsa dahi." dedi Teyzem.
"Aynı anneden olmanıza rağmen Elena sen daha uyumlu birisin. Sirius'a benzediğin için mutluyum." dedi Bay Malfoy yüzündeki buruk gülümseme ile.
"Babama benzediğimi söyleyen kişilere hayranlık besliyorum." deyip gülümsedim.
"Bella aksi ve fevri biridir, oysa ki Sirius önünü arkasını düşünür ve bazen de iyi gözlemcidir. İkisinin birbirine olan duyguları zamanında çok fazlaydı çünkü ikisi de birbirinin açıklarını kapatıyorlardı. Tabi daha sonra Sirius aydınlığı seçince Bella Sirius'a sadece nefret besledi." diyen Bay Malfoy'un sözünü teyzem tamamladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco Malfoy ve Asil Cadı
FanfictionKaderi ünlü Harry Potter'a benzeyen Elena Bella Little çevresindeki insanlara göre kendinde gördüğü değişikliklerin farkına vardığı anda büyücülük okulundan gelen kabul mektubu ile yeni bir dünyaya adım atmıştır. Asıl kimliğini okul yaşantısı sıra...