56. Bölüm 🪄

105 10 8
                                    

Evet uzun zamandır yeni bölüm atmamıştım, belki aranızda hikayeyi unutanlar da olabilir ama ne yazsam diye düşününce pek birşey bulamadım. Daha hikayenin yarısındayız ve ben bir süre yazmak istemedim. Zaten en heyecanlı kısımlardan birindeyiz ve bende artık yazmam gerektiğini farkettim.

Umarım okumalar artar ve sizde hikayeden memnun kalırsınız.

İyi okumalar 🧡

————————————————————————

Harry beni kolumdan tutup süpürge dolabına doğru götürdüğü zaman ne anlatacaksa bunun gerçekten çok önemli olduğunu anladım. Süpürge dolabına girince sonunda sorumu sorabilecektim.

"Harry, artık anlatır mısın? Neler oluyor? Bu gizemin sebebi ne?"

Harry ise önce boğazını temizleri ardından da ensesini kaşıdı. Harry'yi çok iyi tanıyordum ve ne zaman birşeyler hakkında kararsız kalsa böyle davranışlar sergilerdi.

"Ben Umbridge'nin verdiği cezadan sonra Sirius'a bir mektup yazdım ama kaç gündür herhangi bir cevap yok." deyip endişeli gözlerle bana bakıyordu.

"Nasıl cevap yok? Mektubu bir başkasının almış olmasından mı şüpheleniyorsun?" dedim.

"Yani emin değilim ama Sirius öylesine önemli bir mektubu görüp hemen cevap verirdi ama iki gün geçti ve hala mektup göndermedi. Elena, senden birşey istemek zorundayım." dedi çekingen bir tavırla Harry.

"Söyle Harry, söz konusu ailem ise tabiki yaparım." dedim Harry'nin elini tutarak.

"Bu gece seninle birlikte gizli geçitten geçip önce hogsmeade'ye oradan da Black malikanesine gitmemiz gerekiyor. Sirius'u düşünmekten aklımı kaybedeceğim." dediğinde Harry dudaklarını yalayıp yere oturdu.

Bende onunla birlikte tozlu yere oturup dizlerimi kendime doğru çektim. Harry'nin söylediklerinden sonra bende babam için endişelenmeye başlamıştım. Eğer ona birşey olursa yaşayamazdım. Aklıma gelen fikirle oturduğum yerden Harry'e dönüp konuştum.

"Görünmezlik pelerininin altında ikimizin olması biraz riskli, sonuçta hızlı hareket etmeliyiz. Ben Uğur böceği animagusuma dönüşürüm, sende pelerin ile gelirsin. Gizli geçitlerden birine girer ve oradan da çıkışa gideriz." dediğinde ikisi de ayağa kalkmış ve planın güzelliği ile gülümsemişlerdi. Tam dolaptan çıkacaklarken Elena aklına gelen son şeyi de söylemişti.

"Çapulcu haritasını almayı unutma."

Şimdi ise tozlanan cübbemi silkeleyip bahçeye ilerledim. Süpürge dolabında geçirdiğim kısa zamanda bile o kadar tozdan dolayı oksijen almam gerekliydi. Bahçeye geldiğimde bahçemin eski canlılığı da kalmamıştı. Herkes ya durgun yada yaklaşan sınavları ile ilgileniyordu, oysa önceden böyle miydi? Birçoğumuz ağaçların altında oturup gülerek sohbetler ediyorduk. Umbridge, düzeni değiştirmişti.

Arkadan gelen ağlama sesi ile arkamı döndüm. Bu profesör Tralawney'di ve ellerinde taşıdığı bavulları ile bahçeye doğru geliyordu, arkasından ise pembe abajür Umbridge. Tralawney bahçeye ulaştığında bavullarını bırakıp Umbridge'e yalvarır gibi konuştu.

"Ben buranın profesörüyüm, burada senelerimi harcadım. Hogwarts benim yuvam..." diyordu kısılan sesi ile. Onun bu durumunu görünce Umbridge'e olan sinirim daha da artmıştı. Dişlerimi sıkıyordum fazla sinirden dolayı.

Dumbledore'un arkadan gelişi ile şaşırmıştım. Son zamanlarda kendisini neredeyse hiç görmemiştim okulda.

Dumbledore Umbridge'in yanında durduğunda Tralawney'e içeri geçmesini söylemişti ama Umbridge ise yine karşı çıkmıştı, karşısında kimin olduğunu unutarak...

Draco Malfoy ve  Asil CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin