Evimizdeki yılbaşı gecelerini düşünüyorum. Babam, o gecelerde epey keyifli olurdu. Eve elleri, kolları dolu olarak alışveriş poşetleri ile gelirdi. Her yılbaşı gecesi annem, tavuk dolması yapardı. Mezeler, kuru yemişler, anneme kırmızı şarap, babama rakı, bize cola. Televizyondaki eğlence programları, annem ve babamın gülüşmeleri, takınılan sahte neşeler. Babam sinirli halinin aksine, içerken oldukça neşeli olurdu. Kardeşim ve bana günler öncesinden haber verir. "Şu türküyü öğrenip, söyleyin size şu kadar para vereceğim" derdi. Kardeşim ve ben, ısmarlanan türküyü hemencecik öğrenir, keyifle söylerdik. Türkü söylerken, biraz olsun içime mutluluk yerleşirdi. Çünkü babam, sadece o zaman bizden memnun olurdu. Çoğu zaman bize sesimizin çok güzel olduğunu vurgular, bizi mutlaka bir saz kursuna yazdırmak istediğini söylerdi. Fakat bu istek hiç gerçekleşmedi, evimizde boy veren kavgalar, buna hep engel oldu.
İşte bu gecelerde babam, annemle ve bizle şakalaşır, sürekli gülerdi. Böyle zamanlarda annemi babamdan kıskanırdım. O zamanlar ben hala çocuktum, hayata karşı cahildim ve daha hiçbir şeyi farkında değildim. Bu yüzden babamdan nefret ederdim, sadece annemi önemserdim. Babamın annemi hak etmediğini düşünürdüm. Hem anneme, hem bize vurduğu o ellerle, anneme dokunmasın ister, bu yapmacık mutluluktan nefret ederdim.
Saat on ikiyi vurduğunda, içimi yeni bir yıla girmenin hüznü doldururdu. Hiçbir şey değişmeyecekti. Bu gördüğüm, günlük bir gösteriydi. Ertesi gün, daha ertesi gün yine kabus dolu günler yaşanacaktı. Sabah uyandığımda, gösteri bitecek ve korku filmi kaldığı yerden devam edecekti.
Evimizin duvarlarından bahsetmek istiyorum. Duvarlarımız, Atatürk tabloları ile doluydu. Babam ve annem cumhuriyetçilerdi. Tabiri caizse Atatürk'e tapıyorlar, ona büyük bir saygı gösteriyorlardı. Babamın kütüphanedeki kitaplarının çoğu Atatürkçü yada solcu kitaplardandı. Ben de mecburen kitap okumaya, babamın kitapları ile başlamıştım. İlk okuduğum kitabın yazarını hiç unutmam (Aziz Nesin) sonradan bu yazarın ateist olduğunu öğrendim. Bu gibi kitaplarla, Atatürk'e saygıyla, rakının ve şarabın kokusuyla büyüdüm.
Onların aksine ben, kendimi onlardan sınırlamıştım. Babama karşı Atatürk'ü seviyormuş gibi görünürdüm, eğer böyle yapmazsam babamın dayaklarına maruz kalacaktım. Kendimle baş başa kaldığımda ise okul kitaplarının ilk sayfalarında yer alan Atatürk portrelerini karalayıp, yırtar, bazen de komik şekilller vererek, karşısına geçip gülerdim. Bu davranış, benim için keyifli bir oyuna dönüşmüştü.
Belki de bu yazdıklarımı okuyunca Atatürkçüler, beni topa tutacak, yargılayacak, içlerinden kızacaklardır. Velev ki şu dakika okumayı dahi bırakacaklardır ama lütfen kusuruma bakmasınlar çünkü ben, yaşadığım bu gayritabii evimizden bahsediyorum. Neden bizim evimizde Allah'ın ve sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) adı anılmazdı? Ben, neden Atatürk posterleri ile dolu bir evin içinde Atatürk'e saygı ile yetiştirildim? Neden namaz kılınmaz, Kuran okunmazdı? Neden sürekli rakı sofraları kurulurdu?
"Kimseler bana ezan sesiyle uyanmayı öğretmedi.
Babam rakıyla tazelenir,
Annem şarapla gülümserdi."Yazık ki İslamdan habersiz büyütüldüm. Ailem bana, dinimi öğretmediler. Arasıra büyük halama gittiğimde; onların namaz kıldığını, evlerinde Kuran okuduklarını, dini sohbetler ettiklerini görürdüm. Onlar, hiç Atatürk'ten bahsetmezdi. Yüzleri gülen, huzur veren insanlardı. Oysa benim evim, cehennem gibiydi.
Babam, dini bayramlarda kederli olur, her bayram gelişinde "bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime" derdi. Ramazan bayramları oruç tutulmazdı. Kurban bayramları ise gelir geçerdi. Fakat babam bir kez olsun kurban kesmezdi. Ben, bu bayramların önemini kavrayamazdım ama yılbaşı geceleri için günler öncesinden alışverişler yapılırdı. Bayram günleri büyük halamlara bayramlaşmaya gittiğimde, kapıda kurbanlık hayvanı görür, halama bazı sorular sorar ama anlayamaz, algılayamazdım.
Allah'ın unutulmuş olduğu bir evde huzur, mutluluk olur mu?
Böylelikle kendi kendime sorgulamalarım başlamıştı. Ben, ailem gibi olmayacaktım ve dinimi öğrenecektim. Fakat o küçüçük yaşlarımda bunu nasıl yapacağımı da bilmiyordum.
Bildiğim bir şey vardı ki "Allah her zaman mazlumların yanındaydı. O benim tek koruyucum, yardımcımdı."
İlerde anlatacaklarımı okudukça, Allah'ın beni her zor koşulda koruduğunu göreceksiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
Non-FictionKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...