Önceki bölümde üst katların inşaatının başladığını söylemiştim. Kum çekme, tuğla taşıma, ustalara yemek, çay yapma derken akşamı bulurduk. Kayınbabam inşaat işleriyle uğraşırdı. Mahalledeki birçok evin sıvasını yapmış, tuğlasını örmüştür. Haliyle oğulları da baba mesleğine aşinadırlar. Oturduğumuz evde de kayınbabamın fazlasıyla emeği vardır. Hep birlikte ve iki üçte usta ile birlikte üst katın yapımı ve dış cephe kaplama işlerine girişilmişti.
Bir yandan inşaat yapılırken, bir yandan kayınbabam ve kaynanam bahaneler buluyor, sözlerinde durmak istemiyor, yukarısı yapılınca biz çıkacağız diyorlardı. O dönem psikolojim alt üst olmuştu. Kayınbabam bizimle çocuk gibi oynuyordu. Öncesinde orta kat yapılınca sizi oraya çıkaracağım demiş ama yapıldıktan sonra kendisi çıkmış, çıkarken de üst kat yapılınca, sizi oraya çıkaracağım diyerek yıllarca bekletmişti. Şimdi de bize söz verdiği daireye kendi çıkmak istiyordu. Ne dedikleri belli değildi, bir gün tamam siz çıkacaksınız diyorlar, ertesi gün yok biz çıkacağız diyorlardı. Onlar her akşam gelip, canımı sıktıkça ağlama nöbetlerim artıyor, sıklaşıyordu. Bu rahatsızlık üzüntüye gelmiyordu. Bense herşeyi kafaya takan, ince ince düşünen bir yapıya sahiptim. Onların her dedikleri bana batmaya, bana demeseler bile bana demişler gibi hissettirmeye başlamıştı.
Evleri de barkları da onların olsun, yeter artık çekip gitsem de kurtulsam diyordum. Ancak ne kadar düşünsem de, çocuklarım aklıma geliyor, otur Çilem, dayan Çilem, sabret Çilem diyerek kendimi teselli ediyordum. Fakat yine kayınbabam ve kaynanamın bize geldiği bir akşam, kendimi tutamayarak ilk kez onlara sesimi yükselttim. Olay şöyle oldu: Kayınbabam ve kaynanam gülüşerek, keyifli bir şekilde içeri girip, oturdular.
Eşim;
- Hayırdır baba pek keyiflisiniz ne oldu?Kayınbabam;
- Ev bitiyor, az kaldı ananla yeni dairemize geçeceğiz. Orta kata da siz geçersiniz. Yanımıza da ya kardeşin geçer ya kiracı. Burada da, oğluyla kız kardeşin oturur tamam hallettik.Eşim;
Baba bana verdiğin söz ne olacak? Olmaz öyle.Kayınbabam gülerek;
- Olur olur pek güzel olur. Ben hallettim.- Kaynanam;
- Aa oğlum ben yıllardır uğraşıyorum, yeni daireye çıkmak benim de hakkım değil mi? Ben çıkacağım oraya kimseye vermem.
(Oysa orta katta, yeni daireydi, üst katın yanı da yeni daire ama onlar sol üst daireye, yani bize söz verilen daireye geçmek istiyorlardı. Sanki sade orası yeni gibi.)- Eşim;
Ana, orta katla bir üstü de yeni daire değil mi? Niye babamla bir olup, canımızı sıkıyorsunuz?Kayınbabam;
- Bırak ananı da sen cevap ver, burada oturmaya devam mı edeceksin? Yoksa orta kata mı çıkacaksın?Eşim;
- Madem öyle ben bir yere çıkmıyorum baba burada kalacağım siz çıkın.Kaynanamla, kayınbabam tam gideceklerdi ki, durdurdum. O zamana kadar susmuştum, artık konuşmam lazımdı. Sustukça eziyorlardı.
- Baba! Ben Ş'la evlenip buraya gelin girdiğimde, sen bana ne söz verdin? Bir sene beraber duracağız, sonra orta kat yapılınca sizi oraya geçireceğim demediniz mi?
- Dedim.
- Dedin de ne oldu orta kat yapılınca sen kendin geçmedin mi?
- Geçtim.
- Sonra ne dedin? Kızım orta kata biz geçtik, sen yengenin üst katı yapılınca oraya geçersin demedin mi?
- Dedim kızım.
- Ee peki şimdi niye sözünden dönüyorsun? Ben söyleyeyim ne diye dönüyorsun. Benim arkamda ailem yok diye değil mi? Ben sahipsizim diye değil mi? Benim sesim çıkmaz, herşeye razı olurum diye değil mi? Önümü, ardımı koruyup, kollayan, evladının başında duran bir babam yok diye değil mi? Söylesene baba! Bütün sorun bu değil mi? Eğer arkamda ailem olsa bana yine böyle davranır mıydınız?
(Bunları öfkeyle ve ağlayarak söylemiştim.)- Ne alaka kızım yok öyle bir şey.
- Var baba var sen dini bütün bir adamsın, bu gece yatağına yatarken şöyle bir düşün bakalım, haklıysan amenna ama ben haklıysam bunun hesabı vardır söyleyeyim.
Kayınbabam, daha fazla durmadı, kaynanamla çıkıp gittiler. Onlar gittikten sonra elim, ayağım titriyordu. Yine kötü olmuş, nöbete kapılmıştım. Saatlerce ağladım, kah kendime kızdım, sen niye sesini yükseltirsin büyüklerine karşı diyerek, kah da iyi yaptın dedim. Eşim, beni sakinleştirmeye çalışıyor, kötü yapmadın, iyi yaptın diyordu. Aslında eşim de benden bu tepkiyi beklemiyordu. 21 yaşımda bu eve gelin geldim, 33 yaşındaydım ve ilk kez susmamıştım. İlk kez kendimi savunmuş, bana yapılan haksızlığa karşı sessiz kalamamıştım.
İnsanların önünde boyun eğdikçe, sustukça ezildiğimi farkettim ve susmayanın, boyun eğmeyenin de şahlandığına tanık oldum. Niyetim şahlanmak değildi, sadece haksızlığa karşı ufak bir başkaldırıydı. Başım yeniden bükülmesini bilir elbette her zaman saygı çerçevesinde. Saygım sonsuzdur büyüklerime.
Ertesi gün; kayınbabam eşimle konuşmuş ve eve bizim geçmemize karar verdiğini söylemiş. Yalnız bir şartla babama 2000 lira daha borçlanarak.. Eşim, babasından ayrılınca, sevinçle yanıma koşup, bana sarılmıştı. Ne olduğunu sorduğumda; "Çilem babam daireyi verdi, senin konuşman işe yaradı, daireyi bize verdi" diyordu.
Daireyi vermişti, vermesine de, benim sevinecek bir yanım kalmışmıydı, bir sene boyunca, her gün beni delirtmişler, psikolojimi alt üst etmişlerdi. Son olay da tuzu biberi olmuştu. Aylarca utancımdan kayınbabamın yüzüne bakamamıştım. Kaynanamın ve görümcemin her sözünden kuşkulanıp, sanki beni konuşuyorlar gibi şüphe duyup tedirgin oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
No FicciónKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...