Yeni evimiz yavaş yavaş eşyalarına kavuşuyordu. Annem, o günün ertesi günü üç çekyat almıştı artık çekyatlarda yatıyorduk. Daha sonra buzdolabı, çamaşır makinesi ve ufak tefek önemli eşyaları almıştı. Hala perde, halı vs. gibi eksiklerimiz vardı ama elimizde olanlara şükrediyorduk. Karton üzerinde yatmaktan kurtulmuştuk.
Arkadaşım Y.. ve onun kardeşi N.. yeni evimizin ilk ziyaretçileriydiler. Onları çekyatlarımızda ağırlayabilmiştim. Akşamdan gelirken elma getirmişlerdi. Sabah pijamalarımızla uyandığımızda, elmaları elimizde kıtır kıtır yemiş, kıkır kıkır gülüşmüştük. Üstelik bu halimizin fotoğrafını bile çekmiştik. Perdesiz, eşyasız evimizde ne güzel eğlenmiştik. Arkadaşlarım her zaman yanımda olmuşlar, zor günlerimde bana güç vermişlerdi. Babamın evinde onları evime hiç davet edememiştim. Çünkü babam, buna izin vermezdi, ilk kez evime gelmişlerdi. Daha sonra kardeşim ve arkadaşlarımla birlikte çıkıp, mahalleyi gezmiştik. Onların sayesinde biz de ilk kez mahalleyi dolaşma fırsatı bulmuştuk.
Mahallemiz Çavuşbaşı'nda şirin bir Karadeniz köyünü andıran, yemyeşil ağaçlar ile örtülü, havası temiz, insanı güler yüzlü ve genellikle Karadeniz insanlarının toplandığı, neşeli bir yerdi. Marketlerin, dükkanların, evlerin önünden geçerken, içerden insana keyif veren Karadeniz şarkıları duyulurdu. Bizim şirketimizin karşı yolundan aşağı indiğimizde, gözlerimize inanamadık. O eşsiz güzelliği ile Elmalı Barajı bize göz kırpıyordu. Buraya hayran kalmıştık. Oturup birer sigara yakıp, manzarayı doya doya izlemiştik.
Hepimiz de sigara içiyorduk. Arkadaşlarımın ailesi bilmiyordu ama ben annemden hiçbir şeyi saklamadığım için benim annem biliyordu. Hatta bize şöyle derdi; 'sigaradan saygı olmaz, madem içiyorsunuz saklamanıza gerek yok benim yanımda için.' Sigara içme konusunda hiç güçlük çekmedim. Her zaman rahattım.
Arkadaşlarımızı yolculadıktan sonra, annemin şirketine gitmiştik. Çünkü ben, okul ve stajım bittiği için annemin şirketinde çalışıyordum. Kardeşim de okul dışındaki boş zamanlarında geliyordu. Üçümüz el ele verir, tekstil şirketimizdeki işleri yetiştirmek için çalışırdık. Annem, babamdan tek kuruş nafaka istememişti. O zamanlar tek gelir kaynağımız dükkandı. Annemle birlikte üç makineci, bir de ortacı vardı. Annem, bana ve kardeşime yapacağımız işleri gösteriyor, bize ne verirse onu yapıyorduk. Genellikle dikilmiş kıyafetlerin kalan iplerini temizleyip, ütüler ve paketlerdik. Ortalığı süpürür, çay, kahve yapardık. Yemeklerimizi bazen dükkanda yapar, bazen de dışarıdan söylerdik.
Sabah, akşam çalışır iş yetişmezse sabahlardık. Bütün zamanımız böyle geçiyordu. Çoğu zaman eve sadece yatmak için gidebiliyorduk.
Bu arada İ. abiyi zamanla öz abim gibi sevmeye başlamıştım. Biz ne kadar çalışıp, çabalıyorsak; o da bizimle çalışıyor, işleri hiç aksatmıyorduk. Az kişi olduğumuzdan dolayı şen şakrak bir şekilde çalışır, işi eğlenceli bir hale getirirdik. O kadar ki dışarıdan gülüşmelerimiz yankılanırdı. Bazen fazlasıyla yorulurduk, o zaman birbirimizle atışıp, yeniden keyiflenirdik. Hatırlayabildiğim birkaç diyalog bırakayım.Kardeşim
- Of çok yoruldum, nasıl kaytarsam acaba?İ. abi
- Bak sen şu kerataya nasıl da kaytarma planları yapıyor.Annem
- Hadi hadi bırakın birbirinizle uğraşmayı daha bir sürü işimiz var.Ben
- Anne bırak şu delileri atışıp dursunlar, baksana elleri değil de dilleri çalışıyor, işler bitmeyince makine başında uyuklarlar.İ. abi ile kardeşim de bana bir ağızdan şöyle derdi.
- Hadi be sende çok bilmiş, azıcık şakaya katılsan olmaz mı?Ben
- Ne katılcam be işiniz gücünüz ördek gibi lak lak etmek.Böylesine keyifli bir iş ortamımız vardı. Tek isteğimiz kötü günleri geride bırakarak, huzurlu bir düzen kurabilmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
Non-FictionKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...