Bir gün kardeşimle dışarı çıkmıştık. Eve geldiğimizde babam, evdeydi. Annemle yan yana oturuyor, konuşuyorlardı. Ben ve kardeşim epey şaşırmıştık. Onların gözlerine baktığımızda; annem,
- Kızlar ben, babanla barıştım. Tekrar evimize dönüyoruz. Küçük bir kamyona eşyaları yükledik. Siz kamyona binin, biz taksiyle peşinizden geleceğiz.
Bize sunulan özgürlük bu kadar mıydı? Yine mi başa dönüyorduk? Annem, daha öncesinde bize babamla barışacağından bahsetmemiş, herşey bir anda olup bitmişti. Kardeşim ve ben hiçbir şey diyemedik. Susup, onların emirlerini yerine getirdik. Bizi yeniden, kendi karmaşıklıklarına sürüklemelerini izledik.
Elveda Çavuşbaşı, elveda H.., içim paramparça şimdi, keşke çok uzaklara gidip, bağıra bağıra ağlasam, keşke bu bedeni o uzaklarda bıraksam da o, eve bir daha dönmesem..
Kamyona binip, anılarımı geride bırakırken; H'ın evine son defa bakarken, Çavuşbaşı sokakları, kamyon ilerledikçe arkamda küçülürken, sanki bende küçülüyordum. Buradan gitmek, anılarıma veda etmek, sevdiğimi bir daha göremeyecek olmak, beni paramparça ediyordu. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum. Eve gidene kadar ağladığımı hatırlıyorum.
Eve döndüğümüzde yaşadıklarımızı hatırlayamıyorum. Neden bilmiyorum ama hiçbir şey hatırlamıyorum. O kadar çok üzülmüş ve yaralanmıştım ki, tek bir şey bile aklıma gelmiyor. Belki de babam eskisi gibi olmadığı içindir. Evet gidişimiz babamı değiştirmiş ve babamın davranışları iyi yönde düzelmişti. Fakat bu seferde annem, babamın yüzüne baktıkça veya babam ona dokundukça, o geceyi hatırlıyor titremelere kapılıyordu.
Evimize dönüşümüzle K'den de ayrılmıştım. Bu iyi olmuştu, sonunda ayrılmak için bir fırsat bulmuştum.
"Biz artık babamın yanındayız, arama ve mesaj atma. Eğer babam farkederse senin için çok kötü olur. Beni bırak ve hayatına bak" demiştim. Elbette onun için kolay olmamıştı. Bu yüzden onunla son bir kez görüşüp, güzelce konuştum. Onu sevmediğimi ve H'ı unutamadığımı söylebilmiştim. Beni anlayışla karşıladı.
"Olmadı be Çilem ne yaparsam yapayım olmadı. Seni gerçekten çok sevmiştim ama H'ı sana bir türlü unutturamadım" demişti ve böylece ayrıldık onu bir daha hiç görmedim.
Annem ve babam dört ay süren bir beraberlikten sonra, yeniden ayrılmaya karar verdiler. Evlilikleri çocuk oyuncağına dönmüş, biz de ortalarında oradan oraya tepilen, atılan, sürüklenen toplara dönmüştük. Bu sefer annem, sadece beni yanına alıyor, kardeşimi almak istemiyordu. İşte şimdi de kardeşimden ayrılmak zorunda kalıyordum. Kardeşimi babamda bırakmayı hiç istemiyordum. Anneme yalvardım, "anne ne olur kardeşimi de alalım" ama annem kesin bir şekilde karşı çıkıyor; "ben ona sahip olamıyorum, alamam" diyordu. Biraz daha ısrar edersem, beni de babama bırakabilirdi. Korkuyordum, babamla kalmaktan, yine aynı şeyleri yaşamaktan çok korkuyordum. Mecbur razı geldim ve kardeşimi bırakarak, annemin peşine takıldım. Bu benim için hiç kolay olmamıştı.
Tesellim kardeşim, babamla her zaman iyi anlaşırdı; onun suyuna gider, yalakalık yapar, babamın hoşlanacağı şeylerle, babamın gönlünü yapmasını bilirdi. Babamı laubali hareketleri ile güldürür, neşelendirirdi. Ben, asla kardeşim gibi değildim. İstemediğim bir şeyi yapmaktansa; ölürüm daha iyi, hele yalakalık, laubalilik kimsenin yüzüne yalandan gülemseyemem. Kinci bir yapım vardır. Bana yapılanları asla unutmam ve geçmişi silip atamam. Babamın dayaklarını, hakaretlerini, aşağılamalarını, hor görmelerini yok sayıp, yalandan gülücükler dağıtamazdım. Kardeşimle beni görenler, kardeş olduğumuza inanmazlardı. "Siz nasıl kardeş olabilirsiniz" derlerdi. Kardeşimle iki zıt kutup gibi birbirimize uyumsuzduk. Kardeşimi abla, beni kardeş sanırlardı. Kardeşimin erkeksi bir yapısı vardır. Fiziken kuvvetli, boylu poslu, heybetli bir duruşu vardır. Bu konuşmalarına, davranışlarına da yansır. Onu hiçbir zaman zarif, narin bir bayan gibi göremezsiniz. Daima benden güçlü ve kuvvetlidir. Babamdan ne kadar dayak yediysem, kardeşimden de o kadar dayak yemişimdir. Ben çok kırılgan, naif, güçsüz, sönük bir kişiliğimdir o ise benim tam tersimdir. Velhasıl babam, kardeşimle iyi geçinirdi. Hem babam, kardeşimi benden çok severdi. Ben, kardeşim kadar babama yakın olamıyordum, daima aramızda aşılmaz bir mesafe vardı.
Böylece annemle birlikte, yeni evimize Ümraniye'ye taşındık.
Önümde açılan; yeni bir bilinmezliğin kapılarını aralamıştım. Kapılarda karşıma ne çıkacağını bilmeden ilerliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
Non-FictionKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...