O gece halamın refakatinde annem, hastanede kalmıştı. Babamsa polisler tarafından karakola alınmıştı. Amcamın ricaları sonucunda annem, babamdan şikayetçi olmayacaktı. Yalnız bir şartı vardı. "Canıma kasteden adamla aynı evde yaşayamam, benden boşanırsa şikayetçi olmam" demişti.
Ertesi gün annem, eve geldiğinde; anneme sarılıp, daha annem kararını bize söylemeden evvel "anne babamdan boşan" dediğimi hiç unutmuyorum. Annem, zaten kararını vermişti. "Bitti kızım korkmayın" demişti. İşte o zamanlarda ben, yeniyetmeliğimle sadece babamı suçlayan bir aptaldım. Bu yüzden kendimi hiç affedemiyorum.
Ancak babam, yine de annemden boşanmak istemiyordu. Biz de babamın işe gittiği gün, sadece giysilerimizi ve ufak tefek özel eşyalarımızı alarak evi terkettik. Babam eve gelip, gittiğimizi öğrendiğinde çıldırmış olmalıydı. Zavallı babam, hem annemin; hem de onun hataları yüzünden bu evlilik bitmişti.
Annem tekstil şirketine, yürüme mesafesinde olan bir ev tutmuştu. Babam, o gün gece nöbetinde olduğu için biz, evden ayrıldığımızda akşam saatleriydi. Annem, yeni evimizin kapısını, elindeki anahtarla açtığında; içimde hem garip bir korku, hem de sevinç vardı.
İçeri girip kardeşimle evi gezmiştik. Önceki evimize nazaran kocamandı. 3 oda, 2 balkon, büyükçe bir mutfak, öylesine güzeldi ki; bu eve bayılmıştık. Yıllarca 2 odalı bir evde yaşamıştık. Böyle güzel evlerin varlığını bile bilmiyorduk. Balkondan dışarı baktığımızda, caddeyi görüyordu. Karşıda ise yemyeşil sık ağaçlar görülüyordu. Havayı içine teneffüs ettiğinde burnuna tertemiz, mis gibi bir koku yayılıyordu. Kardeşimle bir evin içine, bir balkonlara koşturup duruyorduk. Bu oda benim, şu oda senin gibi tatlı kavgalar yapıyorduk.
Sonra birden durduk, kardeşimle birbirimize baktık. Evet ev oldukça güzeldi ancak içi bomboştu. Bu koca evi hangi eşya ile dolduracaktık? Bizim hiç eşyamız yoktu ki, oturacak koltuğumuz, halımız, perdemiz, beyaz eşyalar, mutfak eşyaları.. Annem, babamın evinden sadece iki yorgan getirmişti. Ayakta durmaktan yorulmuştuk, oturacak bir sandalyemiz dahi yoktu.
Kardeşim ve benim karnımız epeyce acıkmıştı. Annem de aç olmalıydı. Hepimiz yaşadığımız olaylar yüzünden yıpranmıştık. O büyük arbededen sonra, babamın evinde tek lokma yiyememiştik.
Mutfakta bir şeyler olsa yapabilirdik ama ne yemeklik, ne de eşya vardı. Anneme biz acıktık demeye çekiniyorduk. Kadıncağız çok ağır şeyler atlatmıştı. Bütün cebindeki parasıyla bu evi tutmuştu. Onu üzmeyi hiç istemiyorduk.Annem üzüntümüzü farketmiş olacak ki; bize sarılarak 'bugün bu ev boş ama zamanla dolacak merak etmeyin. Hepimiz birlik olduktan sonra herşeyin üstesinden geleceğiz üzülmeyin' demişti.
Yüce Allah, İnşirah Suresinde; "Elbette her zorluğun yanında bir kolaylık vardır" diyerek yüreklerimize ferahlık vermedi mi?
Ben içim sıkılınca her zaman İnşirah'a sığınmışımdır. Biz birlik oldukça elbette bu dik yokuşların sonu gelecekti ve düzlüğü görecektik. İşte buna dair umudum vardı.
O sırada kapı çalmıştı. Acaba gelen kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
Non-FictionKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...