Ben, İstanbul'un sıcak bir ağustos gündüzünde dünyaya gözlerimi açarken; babam, Ağrı'da vatani görevini tamamlamaya çalışıyormuş. Askerliğin iki sene kadar uzun olduğu bir dönemden bahsediyorum. Şimdiki gibi altı aylık bir süreç değil.
Annem, doğumumun epey kolay olduğunu söylüyor. Doğum yaklaştığı sırada, annemi bir uyku almış ki, bıraksalar hiç uyanmayacak. Hemşirelere "ne olur bırakın biraz daha uyuyayım" derken annemin uykulu gözbebeklerinde bir bebek doğmuş. Ağrısız, sancısız, sıkıntısız minik bir el uzanmış hayata..
Halamın evlendikten hemen sonra çocuğu olmadığı için, ben doğunca adımı halam vermiş. Annemden fikir alan, sen ne istersin diye soran olmamış. Anneme kalsa Eylül olsun istermiş. Babamsa mektuplarında "Erkek olursa ben veririm, kız olursa karışmam" diyerek tavrını belirtmiş. Böylece hayat serüvenim başlamış.
Babam, ben iki yaşına vardığımda; askerden dönmüş ama beni ne kucağına almış, ne de sevmiş. Duygusuz, tepkisiz kaldığı yerden tutunmuş hayat ipine.
Dedem ve babaannem beni çok severler, ilk torun olduğum için de Çilem'im diye üzerime titrerlermiş. Büyük halam anlatmıştı. Bahçedeki ağaçları "meyve versin, torunum yesin" diyerek deden, senin için dikti demişti. Benim düşünceli dedeciğim. Dört kız, iki erkek olmak üzere dedemin altı evladı var. Ben dedemin ilk torunu, ilk göz ağrısı olmuşum.Babaannem, babam askerden döndükten iki ay sonra rahim kanserinden hayatını kaybetmiş. Babaannemi hiç hatırlayamıyorum ama dedemin öldüğü zaman dün gibi hatırımda. Ben ilkokul bire gidiyordum. Okuldan eve geldiğimde, evde büyük bir kalabalık ve ağlaşmalar vardı. Beni içeri almıyorlardı. Dışarıda bekliyordum ama dedeme bir şey olduğunu anlamıştım. O küçücük boyumla, insanların içinden sıyrılıp, koşup dedemin yattığı yere vardım. Buz gibiydi bedeni, bembeyazdı. Yanına varmamla dışarı atılmam da bir olmuştu. Dedemi de akciğer kanseri sebebiyle kaybettik. Nur içinde yatsın. Keşke bu kadar erken veda etmeseydi bizlere, belki her şey farklı olabilirdi. Yine de takdir-i ilahi.
Benden üç sene sonra kardeşim dünyaya gelmiş. Ultrasonlarda onun erkek olduğu söylendiği için, babam çok keyifliymiş ama kız olduğunu görünce bütün keyfi kaçmış. Bu yüzden kardeşimin kıyafetleri hep mavi alınmış. Zavallı kardeşim üç, beş yaşına kadar erkek kıyafetleri ile büyümüş. Babamın keyfi kaçtıysa bir bahane bulup yapacağını yapacak. "Bu çocuk çok ağlıyor" diyerek, kardeşimi daha beşiğindeyken, beşikle birlikte dışarı savurmuş. Merak etmeyin, Rabbim korumuş ve hiçbir zarar almamış elhamdülillah.
Babam, ikimizden de memnun olmadığını daha biz bebekken apaçık göstermiş. Meğer hep bir erkek evlat istermiş. Belki de bu yüzden bizi hiç sevmedi, yaralarımızı sarmadı. Sevgisiz büyüttü küçük yüreklerimizi.
Babalara küçük bir mesaj, dünyaya getirdiğiniz çocuklar arasında kız, erkek ayrımı yapmayın. Allah'ın size verdiğine sıkıca sarılın. Mutsuz çocuklar yetiştirmeyin. Peygamber efendimiz'in kız çocukları ile ilgili söylediği şu hadis-i şeriflerin muhatabı olunuz.
"Kimin bir kız çocuğu dünyaya gelir de onu toprağa gömmeden, horlamadan ve üzerine erkek çocuğunu tercih etmeden yetiştirecek olursa Allah Teâlâ o kimseyi cennetine koyacaktır.""Kim kız çocuklarını büyütür ve onlara iyi davranırsa, o çocuklar kendisi için cehennem ateşine kalkan olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
No FicciónKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...