Corona geçirmemin hemen arkasından, başıma çok kötü bir olay geldi. Olaydan iki gece önce bir rüya gördüm. Kadının biri bizim eve hırsızlığa gelmiş, ben kadını tüm ayrıntılarıyla görüyorum. Kadında beni gördüğünde, merdivenlerden inip sokağa doğru hızla kaçıyor. Ben koşup, kadını yakalamaya çalışıyorum. Tam tuttum yakaladım derken etrafıma mahalledeki insanlar toplanıyor. 'Ne olur ona bir şey yapma, onu polise verme. Sakın yapma, evinde anasını bekleyen çocuklarına acı, bu kadın fakir ve muhtaç bir insandır. Ne olur bırak gitsin.' Sonra kadın bana sarılıp, ağlamaya başlıyor, öyle bir ağlıyor, sarılıyor ki içim sızlıyor. Kadın bana sarılmış haldeyken, içimden şöyle düşünüyorum. Ben bu kadınla çocuklarını, bir yere götürüp karnını mı doyursam, yoksa cebine 100 lira mı koysam? Böyle düşünürken, uyanıyorum ama kadın beni öyle etkilemiş ki, kısa saç kesimli, kısa boylu, üstü başı eski ve kirli o kadar canlı göründü ki, hani gerçek hayatta görsem kendisini hemen tanıyacağım. Rüyadan sonra aradan birkaç gün geçti ama ben hala bu rüyanın etkisiyle dolaşıyorum. Eşime rüyamı anlattım ve şöyle dedim; 'ben böyle bir rüya gördüm, ne olur birine 100 lira olsun yardım yapalım. Eşim, tamam dedi. O gün de çarşıya gideceğiz. Oralarda kesin yardıma muhtaç birini görürüz diye seviniyorum. Sokakta yürürken, bakınıp duruyorum, sanki rüyamdaki kadını arıyorum. Sonunda çöp toplayan bir kadın gördüm. Yanında da iki küçük evladı vardı. Çöp arabasının bir köşesine oturtmuş yavruları, çocukların ayakları çıplak, anne ise perişan güç bela arabayı itekliyor. Dedim Ş. ne olur bu kadına verelim. Biliyorum vereceğimiz para belki çok azdı ama bizim de kazancımız belliydi. Kadına verince cebimizde 50 lira kalıyor. Bir yandan da düşünüyoruz, bu kadın dilenmiyor, çalışıyor, çöp topluyor acaba parayı alır mı? Neyse kızım götürdü çocuklardan birinin eline verdi ve uzaklaştı. Parayı verince içim bir rahat etti ki, sanki üstümden bir yük kalkmıştı.
Yaşadığım olaya gelirsem, akşamdan çocukların beslenmesine sigara böreği sarmıştım. Sabah erkenden uyanıp, pişirir, sıcak sıcak beslenmelerine koyarım diyordum. Sabah olunca, yağı tencereye koydum ve kızartmaya başladım. Bu kızartma işlerinden oldum olası korkarım ama aksine çocuklar da çok seviyorlar. Ben börekleri çevirirken, yağ birden patladı. Elim, yüzüm yandı. Yüzüme parça parça geldi ama sağ elim fenaydı. Birden feryadı kopardım! Ah öyle bir acı ve sızlama duyuyorum ki, sanki böyle cehennem ateşlerine düşmüşüm de yanıyorum. Tam üç saat kaldım o cehennemde, üç saat boyunca sızladı. Buz torbaları bastırıyorum, birini kaldırıyor, birini alıyorum. Ölüp ölüp diriliyorum. Öyle derin bir acı içindeyim ki, eşim doktora gidelim diyor, ben gidemem çok acı çekiyorum geçsin öyle gideriz diyorum. Üç saat boyunca o kadar ağlayıp, yoruldum ki, sonra dalıp biraz uyumuşum. Sıcağı sıcağına anlamamıştım, uyandığımda farkettim ki sağ elimin üstünün ve iki parmağımın tamamen derileri kalkmış. Durum oldukça ciddiydi. Hemen yanık tedavi bölümüne gittik. Elimi kremler, ilaçlar, yanık işlemleri yaparak sardılar. Doktor, üç hafta elini kullanmak yok, Sargıları da çıkarma biz çıkaracağız dedi.
Eve geldim, eşimle konuşup duruyoruz. O gördüğüm rüyanın bir hikmeti vardı. Belki daha da kötüsü olacaktı, belki kızgın yağ bütün yüzüme, gözüme gelecekti. Allah'ım beni uyarmış, verdiğimiz sadaka ile korumuştu.
Üç hafta boyunca sağ elim sarılı kaldı. Evde hiçbir iş yapamıyorum. Sol ele de hiç alışkın değilim. Yemek dahi yapamıyorum. Bütün herşey eşime kaldı. Bir üzülüyorum ki sormayın. Zavallı adam bütün gün işyerinde çalışıyor, işten gelip, yemek yapıyor, makineye bulaşık diziyor, ev süpürüyor. Aklıma hep babacığım geliyor. Allah'ım çabucak iyileşeyim de, evimin işlerini tutabileyim diye dualar ediyorum. Banyomu dahi yapamıyorum. Allah razı olsun eşimden iyi ki o yanımdaydı.
Üç hafta geçti, randevu günüm geldi, sargılar alınacak elim iyileşti, işimi gücümü yapacağım, eşime yük olmayacağım diye seviniyorum. Doktor sargıları açınca, ufak bir şok geçirdim. Elim berbat, paramparça, iyileşmeyi bırakın, daha da beter olmuş. Korku filmlerinden bir parça gibi, betim rengim atmış, doktor diyor korkma. Nasıl korkmayayım? İnsan içine bile çıkılmaz bu şekilde, elime baktıkça içim eziliyor. Doktor diyor artık sargı yok, bir ay daha elini kullanma. Bir ay mı? Bırak bir ayı bir ömür iyileşmez bu el. Doktor, iyileşecek diyor ama ben inanamıyorum.
Hastaneden çıktım, arabada hüngür hüngür ağlıyorum. Allah'ım ne olur şifa ver, beni kimseye muhtaç etme diye yalvarıyorum. Yine bir ay boyunca hiçbir iş yapamadım. Doktor sabuna, deterjana değme diyor, sürekli yanık kremi yara hiç kuru kalmayacak, elimde hep bir ilaç tabakası var. Ah ne zor günlerdi o günler! Rabbim kimseyi sağlığından etmesin. Hayatta en değerli şey sağlık. Bir ayın sonunda ise işlerimi hep eldivenle yapmaya başladım. Elim zaman geçtikçe düzeldi. Çok şükür bir iz bile kalmadan 3-4 ay sonra o paramparça elim tamamen iyileşmişti. Yine bu zor günlerimin üstesinden eşim sayesinde feraha çıkmıştım. O olmasa ne yapardım bilmiyorum. Rabb'imin bana en büyük armağanı.
2021-2022 yıllarına geldiğimizde, artık çocuklarım büyümüştü. Kızım 16, oğlum 14 olmuştu. Kızım, moda tasarım bölümü meslek okulunda liseye gidiyor. Oğlumsa ortaokul sonda imam hatipten mezun olmuş, liseye başlayacaktı. Bana bir yükleri kalmamıştı. Okullarına kendileri gidip, geliyorlardı. Derslerini kendileri yapıyorlardı. Zaten akıllı çocuklardır. Oğlum, azimli ve sorumluluklarını bilen, her zaman takdir belgesi getiren, başarılı bir çocuktur. Kızımda ise öyle büyük başarı hedefleri yoktur. Hep şöyle der; 'anne sınıfı geçeyim yetiyor, ne uğraşıp, çabalayıp, kardeşim gibi kendimi yoracağım. Sınıfımı geçiyor muyum ona bakın' Biz de ondan fazla bir şey beklemeyiz. Zaten üniversite hayali yoktu, aldığı notlarla üniversite kazanmasının mümkün olmayacağını farkındaydı. Bu yüzden meslek lisesine gönderdik, en azından elinde bir mesleği olsun dedik. Elbet ilerde isterse üniversiteye gitmesine engel olacak da değiliz. Maşallah öğretmenleri de çok memnun, el emeği, dikişi, terziliği güzel, okulda öğretmenleri, beş altı parça kıyafet diktirmiş. Hepsi de epey güzel olmuş. Bu meslekte ilerleyip, kendini geliştirirse güzel yerlere gelecektir. Seneye staja başlayacak hayırlısıyla inşallah.
Oğlum, bu sene liseye başladı. İyi bir lise tutturabilmek için gece gündüz çalıştı. Bölgenin en iyi okulunu tutturdu. ... İmam hatip lisesi, yalnız okulu evimizden uzakta olduğu için, yurtta kalıyor. Bursluluğu kazandığı için, yurda bir ücret ödemiyoruz. Bursu yurda gidiyor ama geçen aylarda ek bir bursluluk daha kazandı. Hafta içi yurtta, eve hafta sonları geliyor. Geleceği günler bir özeniyorum ki, en sevdiği yemekleri yapıyorum. Hatırlarsınız daha küçük yaşlarında öğretmenleri, oğlumun güzel yerlere geleceğini söylemişlerdi. İnanıyorum ki haklılar, çocuklarımla gurur duyuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDI
Non-FictionKendi hayatımı; edebi bir dille kaleme aldığım, otobiyografik romanıma davetlisiniz arkadaşlar. Bu kitapta yazdıklarım tamamen gerçektir, kurgu değildir, herşey yaşanmıştır. Hiç çocuk olmadım, oyunlarım olmadı. Hep o pencere önünde kaldı düşlerim...