Mavi Bulutun Prensi

106 25 35
                                    

Günler sessiz, sakin geçiyor, hepimiz gece gündüz çalışarak; geçimimizi sağlamaya çalışıyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günler sessiz, sakin geçiyor, hepimiz gece gündüz çalışarak; geçimimizi sağlamaya çalışıyorduk.
Annem, ara sıra artan kumaşlardan kıyafetler dikerdi. Parça parça kıyafetler epeyce birikmişti. Annem, "bunlar satılırsa ek bir gelirimiz olur" diyordu. Bu düşünceyle onları satmak için, evimizin alt katında bulunan ufak dükkanı tutmuştu. Butik tarzındaki bu küçücük dükkanda, kardeşim ve ben ortaklaşa duruyor, gelen müşterilerle ilgileniyorduk.

Bu arada babamın bana yaptıklarını gören arkadaşımla, yolda karşılaşmıştık. Arkadaşıma lisedeyken, çok fazla detay vermeden ailemle sorunlarım olduğunu söylemiştim, sıkıntılarımı biliyordu.

Arkadaşım;
- Üzülme Çilem bu senin ayıbın değil, bu babanın ayıbı sen yanlış bir şey yapmadın. Canını sıkıp, kendini eve kapatmaya kalkışma. Yarın, öbür gün unutulur merak etme' dedi. Yanımda olduğu için ona teşekkür ettim. Bana sıkıca sarıldı, birlikte ağlaştık ve ayrıldık.

Küçük dükkanımız, ilçe merkezindeki en işlek caddelerden birindeydi. Fakat fazla müşterimiz olmuyordu. Günde en fazla 5-6 kişi gelirdi. Bazıları da sadece bakıp çıkardı. Gün boyu dükkanda epey sıkılırdım. Biraz kitap okur, biraz müzik dinlerdim. Bazen de dükkan kapısına yaslanarak kollarımı bağlar, gelip geçenleri izlerdim. Caddeden minibüsler, otobüsler, çeşit çeşit insanlar geçip giderlerdi. Ben, durup insanları izlemeyi hep sevmişimdir. Bu bana insanların şu veya bu şekilde hayatlarına devam etmek zorunda olduğunu hatırlatır. İster mutlu olalım, ister mutsuz hayat her şekilde devam ediyor ve bizler, hayat hengamesinin içinde savrulup dursakta, düşsekte, kalksakta, yorulsakta yaşama devam etmek zorundayız.

Zamanımı bu şekilde geçirirken, caddeden geçen minibüs şoförlerinden, genç bir delikanlıya tutuldum. İlk zamanlar onun, bulut mavisi rengindeki minibüsüne hayran olmuştum. Havalı kornasının sesi öylesine komikti ki, beni her seferinde güldürürdü. İçeride olsam bile işte benim mavi bulutum geçiyor diyerek, kapıya koşardım. Daha sonraları mavi bulutun caddeden her geçişinde, uzun uzun minibüsün içindeki şoföre bakmaya başladım.

Bir yere gidecek olsam; saatlerce mavi bulutu bekliyor, mavi buluttan başka minibüse binmiyordum. Eğer yanımda kardeşim varsa beklemekten sıkılır, beni kızdırırdı.

-Abla yeter ama senin mavi bulutun, gökten düşmek bilmiyor, hadi başka bir minibüse binelim.

Bense hiç sıkılmadan saatlerce, günlerce onu bekleyebilirdim. Sadece mavi bulutum ve içindeki yakışıklı prensim gelsin, ondan başka hiçbir taşıta binmem diyerek inatlaşırdım.

Uzaktan caddeye yaklaşan mavi bulutun, havalı korna sesini duyduğumda kendimi heyecandan ölecek gibi hissederdim. Mavi buluta ilk kez bindiğim gün, içeriyi evim gibi hissetmiştim. Daima arabeks şarkılar dinlemeyi sevmişimdir. Radyodan yükselerek mavi bulutun içini dolduran, arabeks şarkıları duymak bana huzur vermişti. Mavi bulutun şoförü olan yakışıklının, "ücretleri öne doğru gönderin" derkenki ses tonu ve ela bakışları ise beni karmakarışık etmeye yetmişti. İneceğim yeri söyleyip, parayı ona uzattığımda, o ilk bakıştığımız anda hissettiğim utanç, heyecan ve sevinci tasvir edemiyorum.

İlerleyen günlerde sürekli bir bahane üretip, mavi buluta binmek için fırsat kollar olmuştum. Mavi bulutun yakışıklı prensini görmek için, onunla aynı havayı solumak için elimden geleni yapıyordum. Ona dikiz aynasından bakabilmek için, kendimce en gizli, en farkedilmez yeri bile belirlemiştim. Her seferinde oraya oturup, dikiz aynasından, prensimin her hareketini izleyerek aklıma kazıyordum.

Yeniden aşık olmuştum, yeniden aşkın sihirli elleri beni ele geçirmişti. Fakat bu sefer fazlasıyla ümitsizdim. Siyah saçlı, ela gözlü, beyaz tenli, zayıf, uzun boylu, tasvir edemeyeceğim kadar yakışıklı olan, bu delikanlı beni farkedecek miydi? Ben, ona yakışacak kadar güzel miydim? Etrafımdakiler daima güzel olduğumu söylerlerdi ama bu onların fikriydi. Peki ya bu delikanlı beni kendine yakıştırır mıydı? İşte yine karşılıksız bir aşka tutulmuştum. Belki de bu delikanlı beni asla farketmeyecekti. Dualarımda, hayallerimde, aklımda, dilimde hep o, vardı.

Mavi bulutun, yakışıklı prensi.

Aşk nasıl olduğunu anlamadan, kalbime dokunmuş, gönül kapılarım yeniden aralanmıştı. Artık yalnız değildim, kalbimde ümitsiz bir aşkın sesleri yükseliyordu.




ADI ÇİLEM HAYATI ELEM (Otobiyografi) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin