(Aslı'nın Anlatımıyla)
Sıcak bir Eylül sabahına uyanmıştık. Telefonumla ilgilenirken bugünün tarihi gözüme çarptı. 3 Eylül Cuma... Okulun açılmasına sadece 3 gün kalmıştı. O okula dönmek istemiyordum... Daha doğrusu istemiyorduk. Telefonu kucağıma bıraktım. Bütün tatil boyunca o okul dedikleri rezil yere gitmemek için elimizden geleni yapıp babama yalvarmıştık. Ama sonuç yoktu. Babama kızmıyordum, o da bizim kadar oraya gitmememizi istiyordu ama oturduğumuz bölgedeki diğer okulların kontenjanları doluydu. Lanet İstanbul... Düşüncelerimi bir kenara bırakıp en az benim kadar tedirgin olan kardeşlerime baktım.
"Kızlar, 3 g caün kaldı..." dedim. Almila bıkkın ve yorgun bakışlarıyla bana bakıp başını sallarken Asya acıyla güldü.
,
"Biliyorum kuzum. Ben o okulun yanından bile geçmek istemiyorken 3 gün sonra tekrar gitmemiz gerekmesi canımı sıkıyor." dedi Almila.Kısa bi sessizlik sonunda Asya, "Benim gitmem gerekmeyecek zaten..." demişti. Ne?
"Bu ne demek şimdi?" Sorumla birlikte öfkeli mavi gözleriyle bana baktı.
"O kadar yaşanan şeyden sonra o okula gideceğimi düşünmüyorsun değil mi bebeğim?" Bebeğim... Asya'nın her zaman kullandığı kelime. Hep keyifle söylerdi ama o son olaydan sonra üçümüzde de keyif kalmış mıydı ki?
Tam ona cevap verecektim ki kapı çalındı ve babam odaya geldi. Oldukça mutlu görünüyordu.
"Nasılsınız meleklerim?"
"Kırgın, üzgün, namusu elinden alınmış gibi..." Asya'nın yanıtıyla acıyla baktım ona. Benim güzel gözlüm.
Babam, Asya'nın imasını anlayınca ister istemez öfkelenmişti ama hemen toparladı kendini. "İşte tam da bu yüzden geldim. Size çok güzel bir haberim var!" dedi büyük bi sevinçle.
"Umarım gerçekten güzel bir haberdir çünkü gerçekten mutluluğa hasret kaldım." dedi Almila ufak bir umutla. Bu kız benim iç sesim miydi?
"Bayılacağınıza eminim. Az önce Mehmet Bey ile konuştum. Size özel olarak İzmir'de kendi sitesinden çok güzel bir daire hazırlamış. Okulundan da burs verdi. Bundan sonra İzmir'de Yıldırım Kolejinde okuyacaksınız meleklerim!"
Şok. Üçümüzün de yaşadığı tek kelime ile şoktu. Mehmet Yıldırım babamın patronuydu ve bize burs verip, kendi okulunda okutup, apartmanına mı yerleştirecekti?
İyi, güzel, hoş da... Neden?
Asya, "Baba... Şaka mı bu? Eğer şaka yapıyorsan şu an son vermelisin."dedi.
"Hayır Asya'm, gerçek... Ben bile inanamadım o adamın nasıl böyle bir şey yaptığına."Birbirimize baktık. Aynı anda kalkıp sevinç çığlıkları eşliğinde sarıldık babamıza.
"Peki sen?" Asya'nın sorusuyla babam bizden ayrılıp hüzünle baktı bize.
"Ben işim sebebiyle gelemiyorum kızlar. Ama sizi her gün arayacağım. İlk başta reddetmek istedim ama burada yaşamakta ne kadar isteksiz olduğunuzu biliyorum. Size bunu yapamam. Ama bana söz verin. Çok dikkatli olacaksınız!" Başımızı sallayarak uyarısını onayladık.
"Sen hiç merak etme baba. Biz her zaman birbirimizi koruyacağız." diyerek güvence verdim ona. Biz artık özlediğimiz memleketimize, İzmir'e gidecektik.
Bir saniye bile kaybetmeden hazırlıklara başladık. İzmir'de bizi bekleyen ev eşyalı olduğu için sadece kişisel eşyalarımızı alacaktık. Hayat ne garip değil mi? Bir kaç dakika önce o bataklığa geri döneceğim diye üzülürken babam kapıdan içeri girip bizi dünyanın en mutlu kızları yapmıştı. İki saatin sonunda tamamen hazırlanmıştık. İzmir'e gideceğimiz uçağı babamın patronu ayarlamıştı. Yani bildiğiniz özel uçakla gidiyorduk.
Her şey tek kelime ile mükemmeldi ama içimde bir kuşku oluşmuştu. Mehmet Yıldırım denen adam o zenginliğe rağmen, babamın maaşına 3 yıl boyunca sadece 2.500 TL zam yapmışken bir günde nasıl bu kadar çok şey yapmıştı? Babam uzun zaman sonra öyle mutlu olmuştu ki ona kıyamayıp nedenini soramamıştım. Belki de patron, babamın gerçekten çok başarılı bir iş adamı olduğunu anlamıştı, bilemiyorum. Bunları daha sonra düşünecektim. Şimdilik anın tadını çıkarmaya odaklandım.
***Uçaktaydık. Normal ekonomi sınıfı uçaklar gibi değil tabii... Çok fazla koltuk yoktu. Sayabildiğim sekiz tane vardı. Almila ve Asya yan yana oturmuşlardı. Ben de karşılarına geçmiştim. Çıktığımızdan beri Asya'yı izliyordum. Mavileri heyecanla parlıyordu ve yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Onu en son ne zaman böyle gördüğümü pek hatırlamıyordum.
"Hanımlar, benim tek ihtiyacım olan İzmir'e gitmekmiş sanki. Kendimi uzun zaman sonra o kadar rahatlamış ve mutlu hissediyorum ki..." dedi Asya. Gülümsedim.
"Sonunda toparlamana çok sevindim kuzum. Yalan yok, ben de hiç olmadığım kadar iyi hissediyorum." Almila'nın konuşmasıyla ona döndüm. O da çok heyecanlı ve mutluy görünüyordu.
Peki ben? Ben nasıldım? Garip bi his vardı içimde. Sanki gelecekte çok acı bir haber öğrenecekmişim de o haberin sorumlusu bu Mehmet denen adamdan çıkacakmış gibi... Saçma ve gereksiz ama bir o kadar da doğru bir his gibi geldi. Belki de sadece kuruntu yapıyordum.
Asya sessizliğimi fark edip, "Aslı, çıktığımızdan beri tek kelime etmedin. Bir şey mi oldu bebeğim?" deyince ona döndüm.
"Yok ya, öylesine düşünüyordum sadece. En az sizin kadar dingin hissediyorum kendimi." dedim. Almila'ya bakmasam da kaşlarını çattığını görebiliyordum.
"Dinginlikten çok kaygılı gibisin. Fazla konuşkan değilsin biliyorum ama sanki bir şey tedirgin ediyor seni..." Yok yok, bu kız kesin benim içimi falan okuyor!
Daha fazla rol yapmadım. "Her şey o kadar hızlı gelişti ki... Korkuyorum. Asya'nın başına gelen felaket, benim o aptal Burak meselem, senin Ali Arda olayı... Acıya o kadar çok alışmışız ki bir anda İzmir'e gitmemiz bana garip hissettiriyor kendimi. Ayrıca o Mehmet denen adama zerre güvenmiyorum. Adam daha babamın maaşına doğru düzgün zam yapmayan cimri herifin tekiyken bir anda bizi İzmir'e yollayıp, apartmanından daire ayırtıp bir de üzerine okuluna alması hiç mantıklı gelmiyor." dedim açıkça.
Almila'nın yeşil gözleri koyulaştı. Asya'nın da mavileri... Gözlerini kaçırmadan hüzünle bana baktılar. Dayanamayıp gözlerini kaçıran ben oldum. Söylediğime pişman olmuştum. Ama ne dersem diyeyim bana inanmayacaklarını biliyordum.
Üçüzlük bağı işte..."Haklısın aslında. Ama zamanla alışacaksın. Biz Almila'yla daha kolay ayak uydurduk diye senden de aynısını bekleyemeyiz. Ama kendi açımdan konuşmam gerekirse, o iğrenç olayı o okulda hatta İstanbul'da bıraktım. Oraya geri dönmediğim sürece hatırlamamaya çalışacağım." Asya'nın kararlı cümleleri içimdeki kuşkuyu biraz almıştı.
Almila, "Aynen öyle. Mehmet Yıldırım'a ben de güvenmiyorum. Garip bir tip. Ama belki bunları daha önceden planlamıştır kuzum. Veya babama terfi vermek yerine böyle birşey yaptı. Başka bir açıklaması olamaz çünkü. Kim bir anda böyle bir şey yapar ki?" dedi. Söyledikleri çok mantıklı geldi. Başımı salladım. Derken bir anons duyuldu.
"Sayın genç yolcularımız, İzmir'e inmek üzereyiz. Koltuklarınızı dik konuma getirip kemerinizin bağlı olduğuna emin olun. İyi günler dilerim." Pilot konuşmuştu. Dediklerini yaptık ve inmeye hazırlandık.
Uçaktan indiğimizde bizi siyah, lüks bir araba karşıladı. Yanında da takım elbiseli bir adam bekliyordu. "Asya, Aslı ve Almila Hanım?" diyerek teyit etti.
"Biziz?" dedim sorarcasına.
"Size dairenize kadar ben eşlik edeceğim. Buyurun..." deyip bize kapıyı açtı. Bu harekete ben ve Almila şok içinde bakarken Asya halinden memnun bir şekilde arabaya bindi. Toparlanıp biz de bindik ve kapı kapandı. Ve yeni evimize doğru yol aldık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altı Kalp
Teen Fiction6 Ana Karakter, 6 Farklı Anlatım. Üçüz Kızlar, İstanbul'da Yaşadıkları Hayattan Bıkmışken Şans Sonunda Yüzlerine Güler. Babalarının Patronu Mehmet Yıldırım, Kızlara Memleketleri İzmir'de Burs Ve Ev İmkanı Sunar. Yıllar Önce İstanbul'da Zor Mücadele...