64. Bölüm: Tokatlar Ve Ataklar.

4 1 26
                                    

(Murat'ın Anlatımıyla)

Her zamanki gibi yine acı içinde kıvranarak yatağımda uzanıyordum. Delicesine canımın yandığı, ağlamaktan bitap düştüğüm, gözlerimi bile kırpmak istemeyip sessizlikte boğulma kararı aldığım dönemimdeydim.

Derken "o" geldi. O... Kapıyı aralayınca başımı çevirdim, göz göze geldik. Ağlamak için sebep arayan gözlerim anında doldu. Yine, yine gelmişti...

Muhteşem gülümsemesiyle yatağıma zıplayıp, "Selam!" diye cıvıldadı. Doğruldum.

"Bunu bana neden yapıyorsun?" diye inledim acıyla. Gözlerini devirdi.

"Çok sıkıcısın Murat. Her gün aynı soru." Burnumu çektim.

"Sana deli gibi aşık olduğumu biliyorsun!" diye haykırdım titreyen sesimle. "Her gün buraya gelerek neden imkansızlığını yüzüme vuruyorsun! Bundan zevk mi alıyorsun?" Kaşlarını kaldırdı.

"Belki de... Sonuçta sen de iyi şeyler yapmadın." Hıçkırdım.

"Biliyorum, yapmadım. Şimdi anlaşıldı, bu yüzden her gün buraya gelerek beni mahvediyorsun." Nafile bir çabayla gözyaşlarımı sildim. "Bana tek ve en çok acı çektirebilecek insan sensin. Ve bunu kullanıyorsun. Ama ne olur yapma, yalvarıyorum çık artık kafamın içinden..." Çenemi tuttu.

"İşte bu pek kolay değil..." Titreyen elimle muhtaçlıkla eline yapıştım.

"Ne var o çocukta?" diye sordum. "O çocukta ne var da onu seviyorsun? Ne olur ki beni de sevsen, ha?" Kahkaha atarak yataktan hışımla kalktı.

"Sen mi?" dedi alayla. "Şu haline bir baksana. Zavallısın. Korkaksın. Kötüsün. İğrenç bir adamsın. Senin neyini seveyim ben? Hiçbir iyi yanın yok, saf kötüsün sen." Gözlerindeki nefret bile barındırmayan boş bakışlar zerre ümit vermiyordu bana. Oysaki ümide ihtiyacım vardı, minicik bir umuda...

Göz temasını mümkünmüş gibi beni daha da paramparça etmek istercesine kesmeden odadan ayrıldı...

***

"Abi... Abi hadi uyan." Sanki sadece 1 saat uyumuşum gibi alev alev yanan gözlerimi zorlukla açtım. Feyza okul formasını giymiş, omzumu dürterek beni uyandırmaya çalışıyordu. Üzerimdeki yorgana daha sıkı sarıldım.

"Gelmeyeceğim ben." Diğer tarafa dönecektim ki Feyza izin vermedi.

"Abi hadi ama..." Sessizce gözlerine baktım. Neyim olduğunu anlamış olacak ki önce simsiyah perdelerin sonuna kadar çekilmiş karanlık odama, sonra bana baktı.

"Sen kaçta uyudun?" diye sordu. Kurumuş boğazımı yutkunarak ıslattım.

"Dün, akşam 6'da..." Hüzünle iç çekti.

"İlaçlarını almadın mı sen?" Gözlerimi devirdim.

"O ilaçların bir halta yaramadığını kaç kere daha anlatacağım sana?" Feyza bana doğru eğildi.

"Sürekli bırakıp durduğun için bir işe yaramıyorlar. Ve böyle yaparak yalnızca ataklarını daha da şiddetlendiriyorsun."

"Her neyse," diye kestirip attım. "Okula gelmeyeceğim. Sen git." Feyza yorganı hızla üzerimden attı.

"Hazırlanmak için iki dakikan var. Eğer gelmezsen seninle uzun bir süre konuşmayacağım." Hızlı adımlarla odamdan çıktı. Homurdandım. Ah bu kız... Ona karşı hassas olduğumu bildiği için sürekli beni tehdit ediyordu. Ve ben de hayatımda beni seven tek insanın o olduğunu bildiğimden bu tehditleri ciddiye alıyordum.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin