11. Bölüm: Aşkla Çarpan Kalp.

19 3 0
                                    

(Almila'nın Anlatımıyla)

Arda'nın kaslarını gördüğümden beri iyi değildim. Kızlar sağ olsun, çocukların özel alanına izinsiz dalmıştık. Her ne kadar yanlışlıkla olsa da çok utanmıştık. O görüntüleri gözlerimin önünden zar zor silip tarih dersine odaklanmaya çalıştım. Hoca da öyle sıkıcı anlatıyordu ki neredeyse uyuyacaktım. Yanımdaki Arda da uykuya dalmak üzereydi. Sağ elini yumruk yapıp başını elinin üzerine koydu. Bir süre öyle kalınca uyuyakaldığını anlamış oldum.

Arda uykunun derinliklerindeyken bir anda başı düştü ve tam masaya çarpacakken refleksle sol elimi masaya koyarak başının avucuma düşmesini sağladım. Öyle derin uyuyordu ki elimin üstünde hiçbir şey olmamış gibi uykusuna devam etti. Elimi dikkatlice çektim.

Dersi dinleyemeceğimi anladığımda gözlerim Arda'ya kaydı. Öyle tatlı uyuyordu ki farkında olmadan bütün ders boyunca yakışıklı yüzünü izledim. Hoca dersi bitirdiğinde son iki dakika kala Arda hareketlendi. Anında yüzümü tam önüme çevirdim. Sonra sanki dakikalarca onu izlememişim gibi, uyandığını yeni fark etmişim gibi ona baktım.

"Günaydın uykucu." dedim gülümseyerek.

"Günaydın. Nasıl uyumuşum böyle, her tarafım tutulmuş..." dedi sızlanarak.

"Pek konforlu bir uyku değildi sanırım." dediğimde sırıttı. Uyku mahmuru yüzü o kadar tatlıydı ki yanağını sıkasım gelmemişti değil. Ama tabii ki öyle bir şey yapmayacaktım.

Her haliyle öylesine yakışıklı, öylesine çekiciydi ki... Sadece dış görünüş olarak değil tabii! İçi de, en az dışı kadar temizdi. Onu tanıdıkça iyi ki yanımda diyordum. Ah, ben bu çocuğa ne ara bu kadar bağlanmıştım ya!

Zil çaldığında kendine gelmek için yüzünü ovuştururken, "Dışarı çıkalım mı? Hem uykun açılır." diye bir teklifte bulundum. Başıyla beni onaylayıp ayağa kalktı. Bende kalktım ve okul bahçesine doğru ilerledik.

Bahçeye çıktığımızda bize tip tip bakan kızlar vardı. Kıskanın tamam mı (!) Arda'nın yanında olamadığımız için çatır çatır çatlayın (!) Gıcıklar mı ne, her biri boş boş bakıyordu. Gözlerimi devirirken Arda'ya yakalandım.

"Ne oldu? Gözlerini devirdin..."

"Sürekli tip tip bakıyorlar ya! Ne var yani, iki arkadaş gibi ne güzel yürüyoruz. Bunda bile art niyetleri var, pes yani!"

Arda'nın ufak bir yüzü düşer gibi oldu. Ama hemen toparlayıp, "Haklısın, ben de sevmiyorum herkesin gözünün üzerimde olmasını. Ama bir zaman sonra alışırsın, dert etme." dedi moral verircesine. Moralim bozulmamıştı ama bozuk olsaydı bile düzelirdi.

"Hep beni sordun, hep benimle alakalı konuştuk. Peki sen? Sen kimsin Arda Yıldırım?" dedim bir anda. Arda hafifçe kaşlarını çattı. Sonra bana baktı.

"En başta da söylediğimiz gibi... Bizim çok da bi olayımız yok." diye geçiştirdi. Ama bunu söylerken sağına soluna bakıyordu. Hayır, kesinlikle bir şeyler vardı! Hızlıca yürüyüp önüne geçtim ve onu durdurdum.

"Yalan söylüyorsun... Hadi ama! Ben her şeyimi sana anlattım. Sen de bana borçlusun, bekliyorum." diye mırıldandım. Kollarımı göğsümde birleştirerek kendinden emin bir ifade takındım. Arda derin bir iç çekerek kısa süre bana baktı.

Kaçışı olmadığını anladığında, "Madem bu kadar isteklisin... Gel, bir yere oturalım da öyle konuşalım. " dedi sessizce.

Bir bank bulup oturduğumuzda vücudumu tamamen ona çevirdim ve pür dikkat odaklandım. Arda bir kez daha derin bir iç çektiğinde hayatından çok da mutlu olmadığını anladım.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin