63. Bölüm: İnziva.

3 1 12
                                    

(Asya'nın Anlatımıyla)

Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Gördüğüm ilk şey yanı başımda uyuyan sevgilimdi. Aslı'nın itirazlarıyla dün gece Erayların evine gelmiş, burada uyumuştuk. Günlerdir hastanede uyuduğum için Eray'ın sıcacık yatağında uykumu güzelce almıştım.

Ancak Eray benim aksime hastanede uyumamıştı. Aynı şekilde Arda da... Ne zaman gözümü açsam veya başımı çevirsem onları uyanık görüyordum. Şu an Eray'ın 5 gün sonra ilk kez uyuduğunu görmüştüm. Uyumamalarının nedeniyse sadece Emre'nin durumu değildi. Emre, yoğun bakımdan çıktıktan sonra ne Eray ne de Arda'yla herhangi bir iletişim içerisinde olmuştu. Açıkçası ben ve Almila'yla da konuşmamıştı ama göz göze geldiğimiz zaman bize ufak tebessümler veriyordu. Fakat uyandığı ve kendinde olduğu bu 3 gün boyunca kardeşlerine bu tebessümü de vermemişti.

Eray ve Arda da Emre'nin bu tutumu karşısında psikolojik olarak çok kötü bir hale girmişlerdi. İkisine de zar zor yemek yediriyorduk. Ruh gibilerdi, konuşmuyorlardı, düşündükleri tek şeyin Emre olduğunu biliyorduk. Emre'ye asla kızmıyordum ve kızma gibi bir hakka sahip değildim. Almila da ben de ona çok ağır laflar etmiş, bir o kadar da kötü davranmıştık. Açıkçası karşıma geçip yüzüme tükürse gıkımı çıkarmazdım. Aynı şekilde Eray ve Arda da onun bu soğuk tavrını hak etmişti, sonuçta onlar da bizim kadar olmasa da Emre'yi yalnız bırakmışlardı. Bizden nefret ediyor muydu bilmiyorum ama hepimiz, Eray ve Arda dahil Emre'nin nefretini hak ediyorduk... Yine de bu, sevgilimin kendini mahvetmesine üzülmediğim anlamına kesinlikle gelmiyordu.

Kapalı göz kapaklarına, sıra sıra dizilmiş kara kirpiklerine, uykusuzluktan morarmış göz altlarına, hafif çatılı kaşlarına baktım sevgilimin. Uykusunda bile rahat değildi, huzurlu değildi. Yüzünde sanki diken üzerinde uyuyormuş gibi tedirgin bir ifade vardı. Ona olan bakışlarım uzadıkça daha çok içim yandı. Benimle zorunlu olmadıkça konuşmuyordu, yalnızca ara ara başını çevirip bakıyordu. Sanki onun için bir hayal ürünüymüşüm de bir süre sonra kaybolacakmışım gibi... Bazen hastanede olduğumuz sıra uyuyan Emre'nin yüzüne bakarken gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Acı çekiyordu, kardeşinin onu yok sayması çok canını yakıyordu.

Arda da çok farklı değildi, ancak onun en azından biraz olsun Eray'a kıyasla daha iyi olduğunu söyleyebilirdim. Eray'ın çalıştığı kafedeki patronu, Emre yoğun bakımdan çıktıktan sonra işe gelmesini istemişti. Ama Eray reddetmiş, kardeşinin yanında kalmaya devam etmişti. Bunun üzerine acımasız patronu onu kovmuştu. Arda'ysa yine bizim gibi 5 gün boyunca okula gitmemişti fakat vakti gelince işe gitmişti. Bunu isteyerek yapmadığını biliyorduk ama artık evde tek çalışan oydu, evine ekmek getirmek için zorunlu olarak gidiyordu.

"Nasıl toparlayacağım ben seni..." diye fısıldadım sessizce. Ona sıkıca sarılıp biraz olsun iyi hissetmesini istiyordum ama yapamazdım. Çünkü eminim ki en ufak dokunuşumda uyanır, bir daha uyumazdı. Kendine böyle işkence ediyordu; Uykusuz kalarak, yemek yemeyerek, konuşmayarak... Bu işkenceye bedeni daha fazla katlanamayarak ara vermişken ben bu arasını sadece daha fazla uzatmalıydım.

Çok yavaş hareketlerle yanından kalktım ve üstümdeki Eray'ın kıyafetlerini çıkarıp kocaman puf minderin üzerindeki günlük kıyafetlerimi üzerime geçirdim, Eray'ın kıyafetlerini katlayıp kenara koymayı unutmadım. Bakışlarım puf mindere kayınca ona gülümseyerek baktım. Geçen sene, Melek denen kızın Eray'a takık olup benim eski okulumdaki fotoğraflarımı bularak Eray'ın tehdit etmesi ve Eray'ın benden ayrılması geldi aklıma. Antlaşmanın bittiği gün tam bu puf mindere düşmüş, birbirimizi öperek barışmıştık. Ah, ne günlerdi...

"Asya..." Arkamdan gelen fısıltıyla başımı çevirdim. Almila eliyle gelmemi işaret ediyordu. Eray'ın uyuduğundan emin olduktan sonra neredeyse parmak uçlarımda yürüyüp kapıyı sessizce kapattım ve Almila'ya baktım.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin