2.Bölüm: Yıldırım Koleji.

76 7 18
                                    

(Emre'nin Anlatımıyla)

Yine boş boş oturuyordum. O kadar dalmıştım ki yeni bitirdiğim kitapla bakıştığım sırada kucağımdaki telefonun aniden titremesiyle yerimden sıçradım. Arda bu halime gülerken Eray her zamanki ruhsuzluğuyla mavi gözlerini devirdi. Ona boş bir bakış atıp kitabı bir kenara bıraktım ve telefonu aldım elime. Mesaj okulun idare grubundan gelmişti. Bu grupta neden olduğumuzu ne siz sorun ne de biz söyleyelim -ki sorsanız bile söyleyemeyiz çünkü biz de bilmiyoruz- bildirime bastım.

Müdür Ömer Türker: Okulumuzun 11/E sınıfına Almila Demiroğlu, Asya Demiroğlu ve Aslı Demiroğlu adında 3 kız öğrencimiz kayıt yaptırdı.

Vay! İlk kez bu gereksiz grupta bizim sınıfın yararına bir mesaj almıştım. Üçünün de soyadının aynı olması beni şaşırtmıştı. Neyse, nasıl olsa okul günü sorardım. Bizimkilere döndüm.

"Beyler, müdür mesaj attı. Bizim sınıfa 3 tane kız geliyormuş."

Arda elindeki telefonu kapatıp bana baktı. "Hadi ya... Güzel oldu, sınıftan bayağı sıkılmıştım. Zaten Can ortalardan kayboldu gitti. Erim ve Azra da aldırdılar kayıtlarını. İyi kızlarsa iyi olur, sınıfa renk katarlar." Haklı prensim yine doğru söylemişti.

"Eray... Sen ne düşünüyorsun?" Test çözüyordu yine. Allah'ım! Sen bu çocuğu alan kıza yardım et. Bu nedir ya?

Bana dönerek, "Bir şey düşünmüyorum. Ya zekalarıyla ya da paralarıyla gelmişler." deyip testine döndü.

"Ulan sen nasıl bi çocuksun! Bütün yazı test çözerek geçirdin be! Allah yaz tatilini test çözmemiz için değil, az dinlenelim diye yarattı. Ama Eray Yıldırım'a işlemez bu!" İsyanımı dinlememişti bile...

Arda gülerek, "Eray'ı tanımıyormuş gibi konuşma Emre. Her zamanki gibi işte." dedi. 7 yıl boyunca hiç gülmeyen bir insan... İmkansız gibi değil mi? Ama değil. Ah be kardeşim...

***

(2 Gün Sonra)

(Asya'nın Anlatımıyla)

5 yıl sonra memleketine gelmiştim. Şu anda da 5 yıldır göremediğim, çocukluğumu güzelleştiren arkadaşımın evine doğru gidiyorum. Esin... Sesini telefon ahizesinden duymaycaktım artık.

Evine yaklaşırken onların binasından aynı benimki gibi masmavi gözleriyle ve siyah saçlarıyla bir kızın çıktığını gördüm. Bu Esin'di! Tesadüfe bak! Adımlarımı hızlandırdım. İyice yaklaştıktan sonra sonra özlemle adını haykırdım.

"Esin!" Bana doğru döndüğünde gözleri kocaman açıldı. Esin'im... Benim minik, çilli bebeğim.

"Asya!" Dolu gözlerimle olduğum yerde kalıp kollarımı açtım. Bana koşarak geldi ve üzerime zıplayıp bacaklarını belime doladı. Sımsıkı sardım onu... Kokusunu içime çektim. Mis gibi kokuyordu.

"Asya..." Sesi titriyordu.

"Söyle bebeğim..." Benimde sesim titriyordu. Özlemle dakikalarca sarıldıktan sonra ayrılıp yüzünü ellerimin arasına aldım. Çilli yanaklarından süzülen mutluluk gözyaşlarını parmağımla sildim.

"Çok özledim seni güzelim." dedim.

"Ben daha çok özledim," dedi. "Neden haber vermedin!" Gülümsedim.

"Bizde haber işleri olmaz güzellik." deyip göz kırptım. Ufak bir kahkaha attı. Evlerinin yakınında bulunan parka doğru gidip bir banka oturduk.

"Kaç gün kalacaksın?" diye sordu. Cevabını duymaktan korkuyordu.

Gülümseyip, "Ömrümün yettiği kadar." dedim.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin