12. Bölüm: Gülümseyen Bulutlar.

29 3 1
                                    

(Eray'ın Anlatımıyla)

7 yıl... Tam 7 yıl sonra ilk kez gülmüştüm... Beni en mutlu eden kısmı ise, tamamen kendi isteğim ve irademle gülmüştüm. Herkes Asya'nın esprisine güldüğümü sanıyordu. Hatta Asya bile öyle düşünmüştü. Halbuki esprisi komik olsa bile ona gülmemiştim. Asya'nın o hayran bırakıcı samimiyetine gülmüştüm.

Arda ve Emre bugün hiç olmadıkları kadar mutlulardı. Eh, yıllar sonra kahkahalarla gülmüştüm. Doğal olarak şaşırıp sevinmişlerdi. Evde, oturma odasında oturuyorduk. Ortama mutlu bir sessizlik hakimdi. Sessizliği Emre bozdu.

"Ya ben hâlâ inanamıyorum. E yuh artık dediğinizi duyar gibiyim... Ama gerçekten senin en beklemediğim anda kahkahalarla gülmene inanamıyorum Eray..." Memnuniyetli sesine gülümsedim. Gülümsedim... Bunu benden duymaya pek alışık değilsiniz değil mi?

"Ben de hâlâ şoklar içindeyim Emre. Ama çok da mutluyum. Sonunda kardeşimin gülümseyip hayattan zevk almaya başlamasına seviniyorum." dedi Arda.

"Açıkçası bu kadar şaşırmanızı beklemiyordum. Ama siz de haklısınız. İçimizden biri yıllar boyunca konuşmak haricinde tek mimik oynatmasa ve yıllar sonra kahkahalarla gülse, ben de çok şaşırırdım."

"Şimdi kabul edelim, Asya'nın esprisi bana göre komikti. Ama senin gibi birini böyle kahkahalarla güldürecek kadar komik değildi sanki..." Arda'nın tereddütlü sesiyle yüzümdeki kocaman gülümseme ile ona baktım.

"Herkes ciddi ciddi gerçekten Asya'nın esprisine güldüm sanıyor." dedim sadece. İkisinin de kaşları çatıldı.

"Nasıl yani? Keyfinden güldüm deme sakın bana, hayatta inanmam." dedi Emre.

"Hayır, ya anlayın işte... Asya'nın kendisine güldüm. Sürekli dilimden düşüremediğim ve hayran kaldığım samimiyetine güldüm." dediğimde çatılan kaşları gevşedi ve şok içinde gözleri büyüdü.

"B-bir dakika!" diye kekeleyerek araya girdi Arda, "Sen yoksa..."

"Hayır!" dedim anında. Emre büyük bir kahkaha attı. Harika, işleri daha çok batırmıştım.

"Yani şey... Öyle zannettiğiniz gibi bir şey yok..." diye eveleyip geveledim.

"Sen onu buna anlat Eray." dedi Emre, yanındaki külah şekli verdiği A4 kağıdını bana doğru tutarak. Ona gözlerimi devirsem de sanırım haklılardı...

***

(Almila'nın Anlatımıyla)

Asya ile kendi odamızda oturuyorduk. Ben sırtımı yatak başlığına dayamış, bağdaş kurarak kitabımı okurken Asya çalışma masasında test çözüyordu. Beklemediğim bir anda kapı çaldı. Aslı olsa gerekti, ama bir anda neden kapıyı çalmıştı?

"Buyurun..." dedim.

Kapı açıldığında karmakarışık bakışlarıyla gergin bir Aslı içeri girdi. Kaşlarımı çatarak ona baktığım sırada yatağımda yana kayarak onun için yer açtım. Yanıma geldi ve yatağa oturup bağdaş kurdu.

Asya, tekerlekli sandalyede bize doğru dönerek, "Aslı? Bu saatte bu taraflara uğramazdın. Hayırdır, Erciyes'te büyüttüğün dağ keçilerin mi öldü?" deyince kıkırdadım. Aslı gözlerini devirdi.

"Kızlar... Bana aşkı anlatsanıza. Şu aşk nasıl bir şey?" diye sorduğunda şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Asya da aynı durumdaydı.

"Yani... Kuzum anlatırız anlatmasına da bir anda neden sordun?" dedim. Aslı'nın açık kahverengi gözleri beni bulunca kafasının ne kadar karışık olduğunu gözlerinden çok rahat anlamıştım.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin