Kapıyı çaldım. Tam kapının önündeydim. Heyecandan bütün vücudum titriyordu. Kapıyı Arda açtı.
"Asya, selam n'aber?" dedi neşeli bir sesle.
"Selam enişteciğim... İyidir, senden n'aber?"
"İyiyim ben de sağ ol... İçeri gelmez misin?" Üçü de böyleydi. Ne oldu demeden önce her zaman içeri davet ederlerdi. Anneleri ne güzel yetiştirmişti onları...
"Yok teşekkürler gelmeyeyim. Eray ile konuşacaktım da, geldi mi?"
"Geldi de, bir değişikti vallaha... Eray!" Arda içeriye seslendiği sırada bir kapı açıldı ve Eray garip bir ifadeyle koridorda belirdi. Darmadağınık bir haldeydi...
"Arda? Ne oldu, kim gelmiş?" deyip kapıya baktı. Beni görünce sertçe yutkundu.
"Müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?" dedim. Hızla başını salladı.
"İki dakikaya hazırlanıyorum. Sen buyur içeri geç..." dedi. Sesi çok mahcup çıkıyordu. Kıyamam ya... Çocuğa hak etmediği şekilde davrandığım için vicdan azabı çekiyordum. İçeride onu kısa bir süre bekledim. Odasından çıktığında biraz daha toparlanmıştı.
"Terasa çıkmak ister misin?" diye sordum. Yine başını salladı. Harika, konuşamıyordu bile! İç sesim, hep dışıma çıkıp ağzıma lahmacun küreği çakmak istemiştin... Şu an çakabilirsin! İlk buluştuğumuz yer olan terasa geldiğimizde L koltuğa oturduk.
Eray oturur oturmaz özür dilemeye başlamıştı. "Asya... Eğer seni utandıracak bir şey yaptıysam, bugün yaşananlar seni rahatsız ettiyse gerçekten milyon kere özür dilerim. Umarım ilk öpücüğün değildir de pişman olmamışsındır. Bundan sonra benimle konuşmazsan-" Sonunda dayanamayıp o konuşmaya devam ederken dudaklarımı sol yanağına, görünmese de orada olduğunu bildiğim gamzesinin üzerine değdirdim. Donakaldı. Bir heykel gibi donakaldı. Dudaklarımı yanağından çekip sırıtarak yüzüne baktığımda şok içindeki yüzü ile karşı karşıya geldim.
"Bakma öyle! Başka türlü susmayacaktın." dedim. "İlk öpücüğümdü. Ama utandığım yok, rahatsız falan da değilim. Pişmanlık söz konusu bile olamaz. Kim sevdiği çocuğun kendisini öpmesinden pişmanlık duyar ki..." Anlamayarak bana bakmaya devam ederken içtenlikle gülümsedim. "Anlamadın, hâlâ anlamayarak bakıyorsun. Ama anla artık... Ben de sana aşık oldum Eray." Gülümsedi. Ve az önce öptüğüm yerde çıkan gamzesi de gülümsedi.
"Biz şimdi sevgiliyiz yani?" Başımı salladım. Bu anı beklemiş gibi beni kollarının arasına aldı. Kalbi yine çok hızlı atıyordu. Gülümsedim.
"Kalbin yine çok hızlı atıyor..."
"Evet... Çünkü sevdiğime kavuştum." Daha sıkı sarıldım. Aşka bir kez daha şans vermiştim. Beni iyileştireceğine inanarak şans vermiştim. Geçmişim yüzünden Eray'a haksızlık edemezdim. Onun bir suçu yoktu.
Terasta biraz daha vakit geçirdik. Sonra el ele terastan ayrıldık. Eray bana dairenin kapısına kadar eşlik etti.
"Yarına kadar heyecandan ölmezsem, görüşürüz..." dedi. Genişçe gülümsedim.
"Görüşürüz..." dedim. Arkasını dönüp asansöre binerken arkasından baktım. Binmeden önce son kez el sallayıp öyle bindi. Ben de daha fazla ayakta dikilmeden içeri girdim.
"Hanımlar selam... Ben geldim!"
"Hoş geldin kuzum. Sen açtın değil mi? Gel, ye bir şeyler..." dedi mutfaktaki Almila. Muftağa girdim. Ve inanır mısınız, mutfağa adımımı attığım an karnım guruldadı. Almila ile şok içinde bakışıp kahkahalar attığımız sırada masaya oturdum. Almila önüme bir tabak nohutlu pilav getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altı Kalp
Teen Fiction6 Ana Karakter, 6 Farklı Anlatım. Üçüz Kızlar, İstanbul'da Yaşadıkları Hayattan Bıkmışken Şans Sonunda Yüzlerine Güler. Babalarının Patronu Mehmet Yıldırım, Kızlara Memleketleri İzmir'de Burs Ve Ev İmkanı Sunar. Yıllar Önce İstanbul'da Zor Mücadele...