6. Bölüm: Dostluk Kelepçesi.

25 7 0
                                    

(Eray'ın Anlatımıyla)

Saat gecenin 23.32'siydi. Uyuyamıyordum. Normal şartlar altında saat 22.00 olduğu anda uyurdum. Aklım beden dersindeki ufak yakınlaşmada kalmıştı. Ne olduğunu bilmiyordum. Aşk falan değildi. Ama içimde hayatım boyunca hissetmediğim değişik, boşluk gibi ama dolu, adlandıramadığım kadar karışık bir his vardı. Acaba etkilenmiş miydim?

Evet Eray, üç günlük tanıdığın kıza etkilendin. Ne kadar mantıklı (!) Belki de sadece ona karşı kendimi yakın hissettiğim için böyle oldu. Bilmiyorum! Neden bu kadar düşünüyordum ki? Uyu gitsin. Bir sağa, bir sola döne döne, çok zorlansam da bir şekilde uyumayı başardım...

"Eray... Hadi uyan artık!" Emre'nin sesini duymamla zar zor gözlerimi açtım. Çok geç uyuduğum için başım ağrıyordu. Hızlıca doğruldum. Hiçbir şey söylemeden banyoya gidecektim ki Emre kolumu tuttu.

"İyi görünmüyorsun. Gözlerin kızarmış. Dünden beri bir garipsin. Ne oldu?" dedi endişeyle. Evet... Ne diyecektim şimdi?

"Bu aralar garip bi dalgınlık var üzerimde. Psikolojik diye düşünüyorum." dedim kısaca. Banyoya gidip ihtiyaçlarımı giderdikten sonra okul kıyafetlerimi giydim. 5 dakikalık kısa bir konu tekrarı yaptıktan sonra mutfağa girdiğimde Arda ve Emre kahvaltı yapıyordu. İştahım hiç yoktu.

"Ben aç değilim. Pek iştahım yok. Size afiyet olsun..." dedim. İkisi de endişeyle bana döndü.

"Sende bir haller var. Şu soğuk haline alışığız da yüzündeki ifade bambaşka bir şey. Kafan mı karışık senin?" dedi Arda. Psikolog musun oğlum nasıl anladın? Gerçi Arda'nın hedefi psikolog olmaktı, neden şaşırıyorsam...

"Hayır... Emre de aynısını sordu. Sadece dalgınım biraz." Söyleyecekleri varmış gibi duruyorlardı ama konuşmamayı tercih ettiler. Eh, bu benim işime gelirdi...

Yol boyunca konuşmadık. Sınıfa girdiğimde kızları görünce şaşkınlığımı belli etmemek için kendimi zor tuttum. Arda ve Emre şaşkınlıklarını gizlemeyerek kızlara bakıyordu.

"Beyler! Hoş geldiniz." dedi Aslı.

"Hoş bulduk..." dedik üçümüz aynı anda.

Ben sırama, Asya'nın yanına oturdum. Gözlerimi ovuşturdum. Acıyorlardı... Alışık değildim geç saatte uyumaya.

"Uykunu alamamış gibisin." Asya'nın sesiyle ona dönüp kısa bir bakış attım.

"Evet, öyle oldu."

"Ya... Yanlış anlamanı istemem ama, dün beden dersindeki yakınlaşmamızdan rahatsız mı oldun?" dediğinde bu sefer şaşkınlığımı gizlemeyip ona baktım. Ona böyle mi hissettirmiştim?

"Yok, hayır. Böyle olmamın seninle alakası yok. Üzerimde bir dalgınlık var. Kısa süreye geçer." diye yalan söyledim. Gayet de onunla alakası vardı. Yalan söylemekten nefret ederdim ama sadece dalgın olduğumu söylersem nedeni o olaymış gibi olacaktı. Öyleydi zaten ama belli etmek istemiyordum işte...

Asya uzun bir süre bana baktı. Gözlerimi kaçırmamak için kendimi zor tutuyordum. "Tamam. Öyle olsun." dedi ve önüne döndü.

Dersten sonra zil çaldığında Asya ile grup odasına gitme kararı aldık. Vakit kısıtlıydı zaten. Hızlı hızlı yürürken karşımıza 11/C'den Fatih ve Gürkan çıktı. Olamaz...

"Eray! N'aber kanka?" dedi Gürkan. İyiyim ve çıkın önünüzden. Umarım tahmin ettiğim şeyi yapmazlardı...

"İyiyim sağ olun. Şimdi çıkın önümden." dedim buz gibi bir sesle.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin