(Arda'nın Anlatımıyla)
Çok heyecanlıydım. Bungee Jumping sırasında en son ben ve Almila vardı ve nihayet sıra bize gelmişti. Birlikte platforma geçtik ve çalışanlar güvenlik aparatlarını takmaya başladı. Almila'ya baktığımda o da en az benim kadar heyecanlı görünüyordu.
"Daha önce bunu hiç yaptın mı?" diye sordum. Başını iki yana salladı.
"Hayır, bu ilk olacak. Peki sen?"
"Benim de ilk deneyimim." Muzipçe gülümsedi, yanağındaki koca gamze de aynı şekilde...
Aparatlar takıldığında hazır olduğumuzu belirttik. Çalışan gelip ikimizi de ittiğinde Almila'yla birlikte birbirimize sıkı sıkı tutunarak uçurumda süzüldük. Rüzgâr saçlarımızı resmen dövüyordu. Ama boşlukta salınmanın verdiği o özgürlük hissi, rüzgârın varlığımı dahi unutturuyordu.
Ve bu özgürlüğü sevdiğinizle paylaşmak... Çok ayrı bir seviyeydi. Sanki dünyalar sizin oluyordu. Sanki koskoca evrende bir tek siz ve sevdiğiniz vardı. Almila'ya baktığımda gözlerini kapatmış, anın tadını çıkarıyordu. Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi aniden gözlerini araladı ve bana baktı. Yeşil bakışları her zaman olduğu gibi içimi kıpır kıpır etti. Aynı anda birbirimize gülümsedik.
"Nasıldı?" diye sordu tamamen durduğumuzda.
"Yaşadığım en güzel deneyimlerden biriydi." diye itiraf ettim.
Bizi yukarı doğru çekmeye başladıklarında, "Sence nasıldı?" diye bu sefer ben sordum.
"Çok güzeldi," dedi gülümseyerek. "Kendimi kuş gibi hissettim. Sanki kanatlarım varmış da uçabiliyormuşum gibi..." Ona hak vererek başımı salladım.
Yukarıya ulaştığımızda aparatları çıkardık. Telefonumu çıkarıp saate baktım. 12.03'tü. Yüzümü bir gülümseme kapladı. İş mesaim 16.00'da başlıyordu, yani bayağı boş vaktim vardı. Günlerdir Almila'yla doğru düzgün buluşamıyorduk. İki gün önceki doğum gününde bile onlara sürpriz yaptığımız için bunu belli etmemek adına arkadaşlarımızdan kısa süreliğine uzaklaşmıştık, yalnızca akşam biraz vakit geçirmiştik. Bu Bungee Jumping olayı çok güzel olmuştu, onunla birlikte yeni bir deneyim yaşamıştım. Artı olarak boş vaktim çoktu.
Servis aracına doğru yürürken ona döndüm. "Bugün müsait misin prensesim?" Sorumla birlikte yüzünü mahcup bir ifade kapladı.
"Ya, hayır... Kızlarla dışarıda önemli birkaç işimiz vardı. Okul yüzünden bir türlü halledemiyorduk. Bir sorun mu var yoksa?" Başımı iki yana salladım.
"Yok yok, sadece birlikte bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm. Nasip değilmiş." diye mırıldandım. Hüzünle elimi tuttu.
"Özür dilerim sevgilim." Gülümsemeye çalışarak elini öptüm.
"Sorun yok, hafta sonu bakarız artık." Üzüntümü belli etmemeye çalıştım. Onu suçlayamazdım, sonuçta acil bir işi vardı ve uzatmak anlamsızdı. Ama onu özlemiştim, elime buluşma fırsatı geçmişken olmamasına istemeden de olsa üzülmüştüm.
Servis bizi okuldan bıraktıktan sonra kızlar bizimle vedalaşıp gitmeleri gereken yere yol aldılar. Biz de direkt eve gittik.
Eve girer girmez odama kapandım. Üstümü hızlıca değiştirip yatağıma uzandım. Kısa bir hayatı sorgulama seansımdan sonra kalkıp çantamdan yarısını okuduğum bir kitap alıp tekrar yatağıma uzandım. Kitap, okumayı seven bana göre ortalama bir sayfa sayısına sahipti. Yaklaşık 1 saatte bitirmiştim.
Ağır ağır yattığım yerken kalktım ve kitabı kitaplığıma koydum. Duvar saatine baktığımda saatin daha 14.22 olduğunu fark ettim. Oflayıp kendimi koltuğa bıraktım. Sıkılmıştım. Sanırım en iyisi kafeye gidip erken mesai yapmaktı. Hem erken çıkıp dinlenmiş de olurdum. Evet, bazen bu aklım mantıklı çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altı Kalp
Teen Fiction6 Ana Karakter, 6 Farklı Anlatım. Üçüz Kızlar, İstanbul'da Yaşadıkları Hayattan Bıkmışken Şans Sonunda Yüzlerine Güler. Babalarının Patronu Mehmet Yıldırım, Kızlara Memleketleri İzmir'de Burs Ve Ev İmkanı Sunar. Yıllar Önce İstanbul'da Zor Mücadele...