14. Bölüm: Prens Ve Prenses.

16 2 0
                                    

Seni seviyorum, Aslı Demiroğlu...

Seni seviyorum...

Bendim. Yanlış duymamıştım. O kadar insan arasından beni sevmişti o muhteşem kalbi. Dün uyumadan önce Allah'a yalvarmıştım. Ne olur beni sevsin. Ne olur, o Ceylan denen kız kadar sevsin beni...

Duam kabul olmuştu işte! O aşık olduğu kız bendim. Ben! Şimdi sevgisini gösterme sırası bendeydi. Ama bunu benim için daha özel bir yerde yapacaktım...

Hızla ayağa kalkıp anahtarı kontrol ettim. Cebimden anahtarı bulduğumda elime aldım ve olabildiğince çabuk adımlarla Emre'nin yanına gittim.

"Gel benimle!" dedim ve elini tuttum. O an adrenalin tavan yapmıştı bende...

"Nereye?" Almila'nın sorusuyla onları unuttuğumu fark ettim.

Boğazımı temizleyip, "Biz bir yere gideceğiz şimdi. Sonra konuşuruz. Siz devam edin. Görüşürüz beyler!" deyip yanımda Emre'yi de sürükleyerek koşmaya başladım.

Emre hiçbir şey demeden yanımda koşarken okuldan çıktık. Onu benim ve kardeşlerimin gizli yerine götürecektim. Sığınak... Okula zaten yakın olduğu için tam 5 dakikada gelmiştik. Anahtarımla kapıyı açtım ve içeri girdik.

"Sığınak'a hoş geldin!" dedim heyecanla. Emre etrafı incelediği sırada ikimiz de nefes nefese kalmıştık.

"Hoş buldum da... Beni buraya neden getirdin?" dedi bozulmuş bir sesle. Ah, ona daha cevap vermemiştim tabii.

"Burası benim hep güzel anılarımı doldurduğum bir yer. Sen de onlardan birisin. Ve senin bir hayalin vardı. Kapat şimdi gözlerini..." Bir an anlamayarak baksa da gözlerini kapattı.

Ve o an... Adrenalin seviyesi vücudumda hâlâ en yüksek seviyede dolanırken ellerimi kaldırdım ve ceketinin yakasını tuttum. Ona bir anda yaklaştım ve dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Onu öptüğüm an kalbim olay yerini terk etmişti. Emre şoktan hiçbir tepki veremezken çok ileri gitmeden kendimi geri çektim. Gözlerimi açtığımda onun gözleri hâlâ kapalıydı. Yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Emre..." diye fısıldadım. Gözlerini şok içinde araladı ve yutkundu. Ona gülümsedim. O kadar tatlıydı ki... Gözlerinin doluşuna şahit oldum.

"Sen..." Konuşamıyordu. "Sen... Beni öptün." Titreyen sesiyle konuşurken başımı salladım.

"Artık bir hayalin daha gerçek oldu." dedim ve ekledim: "Sevgilim..."

Yüzündeki ellerimi tuttu ve gözlerinden yaşlar akarken öptü. Bu anı kim bilir ne zamandır bekliyordu. Onu bu sevgiden mahrum bırakanlar utansın!

"Hey..." dedim şefkatle gözyaşlarını silerken. Artık her ağladığında elimi kaldırıp gözyaşlarını silecektim. "Ağlama... Umarım mutluluktandır bu gözyaşları."

"Evet, mutluluktan ağlıyorum." deyip bana sarıldı.

"Bu anı asla unutmayacağım. Beni gerçekten öptün..." İnanmaz gibi sürekli tekrarlıyordu. Bu ne kadar da masum bir ruhtu böyle...

Ondan ayrılıp hafif dolu gözlerimle yüzüme baktım. "Hadi ama! Beni de ağlattın. Artık ağlamak yok. Hayatında ben olduğum sürece üzülmene izin vermeyeceğim. Üzülmeni engelleyemezsem de hep yanında olacağım..." dedim.

"Söz mü?" dedi emin olmak ister gibi.

"Söz, sevgilim..." Gülümsedi. Ona sevgilim demem hoşuna gidiyordu. Güzel de bir kelimeydi. Ellerini ellerime kenetleyip alnını alnıma yasladı.

"Sevgilim..."

Dakikalarca kaldık orada. Hayatımda hiç bu kadar heyecanlanmamıştım. Her şey tek kelime ile mükemmeldi. Ama bir sorun vardı. Adrenalin isimli arkadaş, yavaş yavaş bedenimi terk ettiğinde yaptığım şeyin ciddiyeti tam olarak baş bölgeme dank etmiş, aşırı derecede utanmaya başlamıştım.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin